
Öğretmenler odasında arkadaşlarla sohbet ederken 1 Mayıs konusu açıldı. Yaşadığımız tüm sorunlardan kurtulmamızın yolunun birlik olup mücadele etmekten geçtiğinden bahsettiğimde genç öğretmen arkadaşlardan birinin gözleri parıldadı. Bir yıl önce öğrenciyken kaldığı yurtta yaşadıklarını anlattı. Gerçekten de birliğin çok önemli olduğunu ve sorunları çözmek için bir araya gelmek gerektiğini söyledi.
AKP ile Cemaatin arası açıldıktan sonra Cemaatin yurtlarında kalanlara “o yurtlardan çıkın, size başka yurt ayarlayalım” denilmiş. Sonra o yurtlardan çıkan öğrenciler çeşitli yurtlara yerleştirilmişlerdi. Bu yurtlardan birinde kalan ve o zaman öğrenci olan öğretmen arkadaş şunu aktardı; bu değişiklikten sonra diğer yurtlardan gelenleri yerleştirebilmek için 4 kişinin kaldığı odaları 6 kişilik yapmak istemişler. Üstelik bunu kabul etmeyenleri odalarından çıkarmaya çalışmışlar. Daha önce yurtta kalanların büyük bir kısmı bu durumdan rahatsız olduğu halde kimse bir şey yapmaya cesaret edemiyormuş. Bir gün dersteyken yurdun önünde bu durumu protesto etmek için eylem yapıldığını öğreniyorlar ve büyük bir heyecanla yurdun önüne gidiyorlar ve eyleme katılıyorlar.
O güne kadar eylem yapmaktan korktuğu halde bu haklı talepleri için koşa koşa yurt önüne gittiğini anlattı, “çok güzel bir gündü, hiçbirimizin tek başına bu eylemi başlatmaya cesaretimiz yoktu, ama oradaki kalabalığı, coşkuyu görünce tüm korkularımızı attık. Hayatım boyunca unutmayacağım bir gündür, insan olduğumu hissettiğim bir gündür, o gün saatlerce yurt önünde slogan attık, eski düzenimize tekrar dönmemiz gerektiği talebimizi dile getirdik. Talebimiz yerine gelinceye kadar eylem yapacağımızı söyledik ve günün sonunda tüm istediklerimizi elde ettik. Odalarımız en kısa zamanda tekrar 4 kişilik oldu, diğer yurtlardan gelmiş olan arkadaşlar da başka yurtlara yerleştirildiler. Aslında benim de hep aklımdan geçen yurdun önüne çıkıp eylem yapmaktı ama bir türlü oraya ilk çıkan olmaya cesaret edemiyordum, demek ki hepimiz aynı duygular içindeymişiz, ama orada birikmiş bir kalabalığı görünce hepimiz içine girdik. Ne kadar kalabalık olduğumuzu, ne kadar güçlü olduğumuzu gördüm o gün. Mücadele edince kazanım elde edileceğini ilk kez gördüm, böyle bir şey başka bir zaman başıma gelirse içine girmekten asla geri durmam.” Bunları anlatırken hâlâ aynı heyecanı hissediyor, gözleri ışıldıyordu.
1 Mayıslar da böyle değil mi? İlk kez 1 Mayıs’a alanına gelen her işçi orada sınıfının işyerindeki 50-100 kişiden ibaret olmadığını, ne kadar kitlesel olduğunu görüyor. Mücadele deneyimlerinin içinde pişme şansı elde edemeyen işçi kardeşlerimiz, kendine, sınıfına güvenini ancak ya birlikte mücadeleye atıldıklarında ya da eylem alanlarında bir araya geldiklerinde kazanır. İlk kez 1 Mayıs alanlarına gelen bir işçi oradaki binlerce işçiyi, onların coşkusunu görür, ortak ruh halinden etkilenir. “Aslında yalnız değilim”, “ne kadar çoğuz, daha da güçlenebiliriz”, “buraya ben de gücümü katabilirim”, “benim yapabileceğim bir şey var mı?” diye düşünmeye başlar.
Sol ve sosyalistlere, devrimcilere düşen görev işçi sınıfını mücadeleye sevk edecek ruh halini yaratmak, onları mücadeleye teşvik etmektir. Bunu sağlamak için de elden ne gelirse, hangi imkânlardan yararlanmak gerekirse, hangi vesile ile olursa olsun birliğin, dayanışmanın ruhunu aşılamak, ortak mücadelenin, örgütlü mücadelenin kanallarını açmak gerekir. İşçi sınıfı korku içinde yaşadığı sürece, sermaye sınıfının çeşitli ve güçlü araçları tarafından sindirildiği, 1 Mayıs alanlarına bile gelmekten çekindiği sürece işçileri kapitalist düzene karşı örgütlememiz kolay olmayacak. İşçilerin şu an içinde oldukları ruh halini daha ileri taşıyabilmenin yollarından biri de 1 Mayısların tarihsel anlamının kavratılmasından, işçileri işçi sınıfına yakışır bir disiplinle 1 Mayıs alanlarına taşımaktan geçiyor.
Biz UİD-DER’li işçiler bir yıl boyunca sınıfın mücadele alanlarındayız. İşçi kardeşlerimizi kendi sınıfının farkına varması, yaşanan tüm sorunların kaynağının bu sistem olduğunu kavraması için, kapitalizm ortadan kalkmadan sorunların bitmeyeceğini anlaması için ve bu yüzden hangi düzeyde olursa olsun sınıf mücadelesine katkı sunması için çalışıyoruz. Fabrika önlerinde, işçi semtlerinde kurduğumuz stantlarımızda yaşadığımız sorunları, nedenlerini, nasıl mücadele etmemiz gerektiğini anlatıyoruz, onları mücadeleye çağırıyoruz. Sermaye sınıfının işçi sınıfına dönük saldırılarını anlattığımız kampanyalar düzenliyoruz. İşçilerin iş güvencesini ortadan kaldıran kıdem tazminatının gasp edilmesine karşı, iş kazalarına, nükleer santrallere, azalan ücretlere, artan iş saatlerine, taşeronlaştırmaya karşı yaptığımız her bir kampanyada yüz binlerce işçiye ulaştık. Yaşananları teşhir edip sonuçlarını anlatmak için çaba gösterdik. Bu kampanyalarla istediğimiz şey işçilerin sermaye sınıfının yalanlarına kanmamaları, gerçekleri görmeleri, bu mücadeleye onların da destek olmalarıdır. Her yıl bu çabamızın sonuçlarını 1 Mayıs alanlarına taşıyoruz. UİD-DER’e güvenen binlerce işçiyi 1 Mayıs meydanına taşıyıp sınıfına ve UİD-DER’e daha fazla güvenmesini sağlıyoruz. Bu güveni hisseden, mücadele bilincine ulaşan işçiler kapitalist sömürüye karşı mücadelede öne çıkıyor, işyerlerindeki sorunları çözmede ön saflarda yer alıyor, işçi kardeşlerini örgütlü bir güce vardırmak ve sendikaları daha mücadeleci kılmak için çaba sarf ediyorlar.
Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesi!