
Merhaba kardeşler. Devlet hastanesinde bir yakınım ameliyat oldu ve ben yanında refakatçi olarak kaldım. Derdim yorgunluktan şikâyet etmek değil, bize yapılan haksızlıkları anlatmak. Eğer hastanede refakatçi olarak kalacaksanız bazı asli görevleriniz varmış, haberiniz olsun.
Devlet hastanelerinde hasta kontrolleri dışındaki ihtiyaçların giderilmesi refakatçiye bırakılmış durumda. Refakatçi bir hastabakıcı gibi davranmak zorunda. Ameliyat sonrası hastanın sedyeden yatağa alınması için bile dışarıdaki hasta yakınlarından yardım istedim. Bir ara içim geçmişti ki hemşirenin sesiyle uyandım: “Ne biçim iş yapıyorsunuz? Serumun bittiğini fark etmediniz mi, boşuna mı refakatçi oluyorsunuz?” diyerek bana “görevini iyi takip et” dedi. Hangi görev? Sandalye başındaki refakatçilerle birlikte koğuşa dönmüş odaya baktım ve nasıl bir sağlık hizmeti aldığımızı düşündüm. Yaşlısı da vardı o odada, yakını olmayan da. Yıllarca çalış, didin maaşından her ay sağlık giderleri için kesintiler yapılsın ve gördüğün muamele “başının çaresine bak” olsun. Peki ya zenginlerin gittiği özel hastanelerde durum ne? Onlar da aynı muameleyi mi görüyorlar? Her hastaya konforlu bir oda, düğmeye bastıkları anda etraflarında hizmetli ordusu, sınırsız hizmet ve her türlü ihtiyaç eksiksiz karşılanıyor.
Bu biz işçi ve emekçilere yapılan büyük bir haksızlıktır. Paran varsa daha kaliteli sağlık hizmeti alırsın, paran yoksa ne veriliyorsa ona şükredersin diyorlar. Bize dayatılan bu haksızlığa şükretmeyeceğiz. Parasız ve nitelikli sağlık hizmeti almak bizim hakkımız. 1 Mayıs yaklaşıyor. Ben de işçi kardeşlerimle birlikte 1 Mayıs mitingine katılıp “Parasız ve Nitelikli Sağlık İstiyoruz!” talebimizi haykıracağım.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın İşçilerin Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü!