
1 Mayıs 2015 benim için çok daha anlamlıydı. Uzun yıllar matbaa-yayın sektöründe çalışmış bir işçiyim. İlk defa Gebze’de 1 Mayıs’a katıldım. Bu coşkuyu UİD DER’le yaşadım. Sloganlara, marşlara, şarkılara, şiirlere eşlik edip, halayların içine katıldım. İşçi sınıfının taleplerinin dile getirildiği meydanlarda ilk defa ben de emekçi kardeşlerimle birlikteydim.
Önceki yıllar patronlardan izin çıkmadığı için 1 Mayıslar çalışmakla geçti. “Sana izin verirsek diğerlerine de izin vermek zorunda kalırız” gibi bir bahaneyle çalışmaya zorlanıyorduk. Yapabildiğimiz tek şey pencerelerden alanlardaki coşkuyu izlemekti.
Yıllarca yasal haklarımız gasp edildi. Sigorta primlerimiz eksik yatırıldı, resmi tatillerde çalışmak zorunda kaldık, yıllık izinlerimizi tam kullanamadık, fazla mesai ücretlerimiz ödenmedi. Çalıştıkça iş yükümüz arttı, maaşlarımız hep yerinde saydı. Kendi sesimi bile duyamaz olmuştum ve nasıl mücadele edeceğimi bilmiyordum. Umutsuzluk ve “bu düzen böyle gelmiş böyle gidecek” düşüncesi hâkimdi bende. Sadece kendim bu durumdayım sanıyordum. Ta ki alanlarda milyonlarca işçinin sömürü düzenine karşı haykırışını görüp, örgütlü mücadelenin ne demek olduğunu anlayana dek.
Ben, umutlarımın tükendiği bir dönemde UİD DER’li arkadaşlarımla tanıştım ve o günden sonra hiç yalnız kalmadım. Ne güzeldi alanlarda “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye haykırmak. Ve anladım ki nerede durduğun çok önemli.
Çalışan bir işçi olarak katılamadığım 1 Mayıslardan sonra bu 1 Mayıs’a güzel günlerin geleceğine inanan, işsiz, UİD DER’li bir mücadeleci işçi olarak katıldım.
Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
UİD-DER Yürüyor Mücadele Büyüyor!