Uzun zamandır UİD-DER’in çalışmalarını takip eden bir işçiyim. UİD-DER’e kendim gidip geliyor ama işçi arkadaşlarımı çağırırken hep bir tereddüt yaşıyordum. Nasıl yaklaşmak gerekir ya da nasıl söylesem diye hep düşünürdüm. Çağıracağım arkadaşım nasıl tepki verir diye kaygılanıyordum. Örgüt kelimeleri yıllarca biz işçilerin hafızasına korkutularak kazındı. Oysaki bunun böyle olmadığı ve gereksiz yere kaygılandığımı başka bir işçi arkadaşım bana gösterdi. Aslında UİD-DER’e işçilerin nasıl da ihtiyacı olduğunu anladım.
Bir gün işçi arkadaşlarımdan birini işten attılar. Uzun zamandır çalışmasına rağmen hiç hakkını alamamıştı. İşçi arkadaşımı uzun bir aradan sonra gördüm ve UİD-DER’ e davet ettim. Dernekteki birçok arkadaşımla oturduk ve sohbet ettik. Derneğimizle ilk defa tanışan işçi arkadaşım, bir işçi olarak yaşadığı sorunları anlattı ve benimle çalışmış olduğu fabrikadan çıkartılırken hiçbir hakkını alamadan çıkartıldığından bahsetti. Dernekteki arkadaşlarımız bu konudaki deneyimlerini paylaştılar.
İşçi arkadaşım derneğe geldiği için memnun kalmıştı. Yolda giderken bana dönüp “Keşke UİD-DER’le daha önceden tanışmış olsaydım. İşten çıkartılmadan önce tanısaydım belki de bütün haklarımı almış olurdum” dedi. Bu sözleri duyduktan sonra şunu bir kez daha fark ettim ki, birçok işçi arkadaşımız bu sorunları yaşıyor ama gidebilecekleri, danışabilecekleri kimseleri yok. Haklarımızı bilmediğimiz için işten atılırken sesiz kalıyoruz; boyun eğiyoruz.
Evet, ben artık işçi arkadaşlarımı derneğe çağırırken kaygı duymuyorum. Çalıştığım işyerinden birçok arkadaşımla yan yana geldim ve onları dernekle tanıştırdım. Hatta birlikte 1 Mayıs’a UİD-DER’le katıldık ve işçilerin birleşince neler başarabileceğini 1 Mayıs alanında birlikte haykırdık.
Örgütlüysek Her Şeyiz Örgütsüzsek Hiçbir Şey!