
Uzat elini kardeş.
Uzat…
Uzat da tut ellerimizi
Tut ki;
Gösterelim kan emicilere,
Dünyanın kaç bucak olduğunu!
Görsünler ve bir daha unutmasınlar.
Fakat… tek başına,
yani…. bir başına
yani allame-i cihan olsan kaç yazar?
Kaç yazar demirden olsa yumrukların?
Kaç kilidi kırabilir?
Kaç kapıyı açabilirsin?
Kaç dağı delebilirsin Ferhat olsan?
Yani bağırsan başın dara düştüğünde,
bağırsan avazın çıktığı kadar
sesini kaç kişi duyar?
Ya da
çıksan dünyanın zirvesine
hadi diyelim,
gözlerin de keskin olsa bir şahinin gözleri kadar,
görebilir misin dört bucağı?
Hangi yanın eksik?
Hangi yandan saldıracak düşmanlar?
Ya da
zorlayıp aklının bütün sınırlarını
kırk tilkiyi dolaştırsan kafanda
birbirine değdirmeden hem de kırkının da kuyruğunu
bilebilir misin
dost kim düşman kim?
Kim, hangi fermanı yazıyor hakkında?
Uzat elini kardeş, uzat!
Uzat da tut ellerimizi,
Bin bir türlü hali var şu dünyanın
Patronların bin bir türlü oyunu!
Sen “haram” dersin
onun senden çaldığına
o ağzından girer, çıkar burnundan
inandırır seni
anasının ak sütü gibi helal olduğuna.
Sen bakıp etin, sütün ve ekmeğin bolluğuna
isyan edersin
milyarlarca insanın açlığına.
O
Tek ayağının üstünde kırk yalan uydurup
İnandırır seni
İsyan etmenin günah olduğuna!
Sen çalışırsın
Çalışırsın sabahlara kadar
Çalışırsın
Çalışırsın doymaz çocukların
Tabanların şişer, avuçların kanar
Çalışır şükredersin helal kazandığın lokmana
O ki
Helal kazandığın lokmana da göz koyar
Alır yanına dost bildiğin hainleri,
Gangster çetelerini,
İşçi düşmanlarını,
Alır hançerler sırtından
Utanmadan arlanmadan
Timsah gözyaşları döker ardından.
Uzat elini kardeş, uzat!
Uzat da tut ellerimizi
Haddini bildirmek için patronlara
Büyütelim UİD-DER’imizi