
Her şeye her gün zam gelmesi ve ücretlerimizin sürekli erimesi nedeniyle alım gücümüz de sürekli düşüyor. Bir markete girdiğimiz zaman elimizdeki para daha bir şey alamadan eriyip gittiği için alış verişe çıkmaya korkar hale gelmiş durumdayız.
Perşembe akşamı mahallemde bulunan ve her zaman gittiğim bir markete girmiştim. Bir anda şaşkınlığa uğradım, içerisi tam bir izdiham. Herkes arabalarını, filelerini tıka basa dolduruyor. Bir an “yağma mı var acaba?” diye düşündüm. Ama baktım yağmaya benzemiyor, “acaba halk günü mü?” diye düşündüm. Yok, bugün halk günü de değil. Herkes bir şeyler alma telaşında, tezgâhtarların başı insan kalabalığı, iyice şaşırdım. Ne oluyordu böyle? Bu mahalle bu manzaraya hiç mi hiç alışık değildi. Neyse dayanamayıp siması tanıdık olan bir market çalışanına “nedir bu durum?” diye sordum ve nihayet o merakımı giderdi.
Meğerse yıllardır yüzümüze bakmayan belediye başkanı mahallede bulunan Romanlara alışveriş çeki dağıtmış ve bu izdihamın sebebi de buymuş.
Yıllardır, bizlerin sırtından elde ettikleri vergilerle şatafat içinde yüzen patronlar ve onların temsilcileri, bir gün olsun yüzümüze bakmazken birden seçimlerin gelmesiyle birlikte bizi hatırladılar ve biz emekçilerin mağduriyetini kullanarak oy avcılığına girişiverdiler. Yıllardır, her şeye zam yapılırken biz işçilerin maaşları hep yerinde saydığı gibi asgari ücreti bile biz işçilere çok gören AKP hükümeti, seçim yaklaşınca sadaka dağıtmaya koyuluverdi birden.
Biz işçi ve emekçilerin, sadakaya değil, insan gibi çalışma koşullarına, insan gibi tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz bir ücrete, iş güvenliğimizin ve söz hakkımızın olduğu koşullara ihtiyacımız var. Biz sadaka değil, ücretlerimizden kesilen vergilerin patronlardan kesilmesini istiyoruz.
Biz işçileri kurtaracak olan AKP’nin sadakası değil, işçilerin kapitalist sömürüye karşı örgütlü mücadelesi olacaktır. Tüm işçi ve emekçi kardeşlerimizi UİD-DER çatısı altında örgütlenmeye davet ediyorum.