301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Soma’daki madenci katliamının üzerinden 1 yıl geçti. Bu süre içinde hem sağ kurtulan madenciler hem yaşamını yitiren madencilerin aileleri ciddi sorunlarla karşılaştılar. Katliamın gerçek sanıklarından biri olan Soma holding patronu AKP tarafından yeni ihalelerle mutlu edilirken, madencilerin aileleri kaybettikleri yakınlarının acısının yanında geçim sıkıntısıyla baş etmek zorunda kaldılar. Maden ocakları uzun bir süre kapalı kaldı, işçilerin ücretleri ödenmedi. Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Yusuf Yerkel, maden işçisine attığı tekmeyle ünlendi. Açılan davada tekme atana değil tekme yiyen işçiye ceza verildi. Ancak skandal olarak ifade edilebilecek olaylar silsilesine bir yenisi daha eklendi.
Katliamdan bir ay sonra, 17 Haziranda, işçiler alacaklarının ödenmesi talebiyle yürüyüş gerçekleştirdiler. İşçilerin yürüyüşü sırasında yola ters giren kamyonun şoförüyle kitle arasında tartışma yaşanmış, şoförün silah doğrultması üzerine kamyon şoförü engellenmişti. Yaşanan olayın ardından madencilere karşı dava açıldı. Ancak savcının iddianamesi işçilerin aleyhine olacak şekilde, üstelik olay çarpıtılarak hazırlandı. İddianamede şoförün işçilere silah çektiğine ve bunun üzerine tartışmanın çıktığına hiç yer verilmiyor.
Yürüyüşe katılan Dönemin T. Maden İş Sendikası 3 No’lu Şube yöneticisi Cafer Bülbül, maden işçileri Eren Malkoç, Enver Alkan, Sami Yavuz, Hıdır Gül, Onur Erdinç, Tevrat Cün, Ahmet Ölmez ve Nizamettin (Başaran) Aksu hakkında “mala zarar verme, kasten yaralama, 2911 sayılı kanuna muhalefet” suçlamalarıyla kamu davası açıldı.
İddianamede, işçilerin eylemi cenazelerini alamamaları üzerine gerçekleştirdikleri, yürüyüş yapan işçilerin kamyonu engelledikleri, şoföre vurdukları ve araca zarar verdikleri iddia edildi. Davada sanık sıfatıyla yargılanan işçiler, basına yaptıkları açıklamalarda, olaydan bir iki ay sonra ifadeye çağrıldıklarını, davanın daha sonra açıldığını, olayın çarpıtılarak yansıtıldığını belirtiyorlar. Davanın taraflarıyla görüşen cagdasses.com sanık işçilerin sözlerini aktardı:
Sanık Nizamettin (Başaran) Aksu (DİSK’i örgütleyen Komite Konsey sorumlusu): Soma Emniyeti yaratıcı, olmadığım eylemle ilgili hakkımda yeni bir dava açmış. Linç edildiğimizde de sanık demişlerdi. Biz olay olduğu anda Kamil Kartal ile birlikte başka bir toplantıdaydık. Bize “Burası karıştı, gelin” diye telefon açtılar işçi arkadaşlar. Biz de atladık gittik eylemin olduğu Beşyol’a. Biz geldiğimizde olay bitmişti. Türk Metal’e karşı çıkanlara provokatör dedikleri gibi bir durum Soma’da da var. Bölgede işçileri sahiplenen insanları itibarsızlaştırmaya yönelik çalışma yürütüyor. Bu planlanmış operasyonun içinde Türk İş, Soma Emniyeti ve işveren var. Burada yargılanan maden işçileri de sendikaya ve işverene karşı hak arayan insanlardı.
Sanık Cafer Bülbül: Maaşların yatırılmaması gerekçesiyle 17 Haziran tarihinde Kaymakamlık önünde toplandık, yine izin alarak ELİ’ye yürüdük. İşçi o sırada Soma’da Beşyol’u trafiğe kapattı. Kapatılan yoldan geçmeye çalışan Kay-Süt firmasının kamyonunun şoförüne işçiler tepki gösterdi. Bunun üzerine şoför silahını çıkarınca Enver arkadaşımız şoförün eline vurarak silahı düşürdü. Gerginlik olunca polis şoförü alıp karakola götürdü. Şoför şikayetçi olunca da biz gidip ifade verdik. Şimdi kamu davasına dönüşmüş olay.
Sanık Eren Malkoç: Haklarımızı aramak için çıktığımız sokakta şoför Cihan Ölmez, kapatılan yoldan geçmek isteyince gerginlik olmuş. Ben olayın uzağındaydım. Hatta o gerginlik sırasında 10 yaşındaki çocuğun ortada kaldığını görünce onu kucakladım, olay yerinin daha da uzağına taşıdım. Ben gelene kadar olay olmuş bitmiş bile. Bulunmadığım yerde ismimin geçmiş olması hak arayan bizlere verilmek istenen en büyük ceza olsa gerek.
Sanık Tevrat Cün: Ödülümüzü verdiler işte. Bu eylemlerde kimin isimleri ön plana çıkıyorsa onların ismi davaya katılmış belli ki. Olaya yakın bir bölgede değildim, görmedim. Ben böyle bir olay olduğunu bir ya da iki ay sonra öğrendim. İfade için çağırıldığımda haberdar oldum.
Sanık Enver Alkan: Benim haberim yoktu, arkadaşım e-devlet’ten öğrenince haberdar oldum. Şoför Cihan Ölmez kalabalığın içine girdi ters yönden. O sırada kendimizi kenara attık biz. “Ne yapıyorsun” diyerek tepki gösterdik, silahı bana doğru doğrultu. Adam silah çıkarınca eline vurdum ben, silah da yere düştü, dışarıdan gelen memurlar geldi o sıra. Bir iki ay sonra ifadeye çağırdılar bizi. İfademizi verdik ama ne hikmetse hakkımızda dava açılmış.
***
AKP iktidarı dönemi boyunca iş cinayetleri rekor düzeyde arttı. Çok övündükleri ekonominin büyümesine paralel olarak işçi ölümlerinin arttığına tanık olduk. Soma ve Ermenek’te işçi ailelerinin mağdur edilmeyeceğini beyan ettiler, fakat yaşananlar sözlerini tutmadıklarını gösterdi. İş cinayetlerini “fıtrat” olarak gören bir hükümet, kendinden bekleneni yaptı: İşçileri mağdur etmeye, patronlarıysa ihya etmeye devam etti. AKP hep öyle konuştu, konuştukça işçiler öldü. “Onlar konuşur AKP yapar” diyerek seçim propagandasını yürüttükleri büyük projelerde de işçilerin kanı akıtıldı. Patronların çıkarını en iyi şekilde yerine getiren AKP, işçilerin ölmesine “fıtrat” diyerek işçi ölümlerini meşrulaştırıyor.