
Çalıştığım fabrikada kadın sayısı çok fazla, patron özellikle kadın işçi çalıştırıyor. Kadınlar asgari ücrete çalışıyorlar. En eski kadın işçiler de asgari ücrete çalışıyor. Sekiz saat üç vardiya halinde çalışıyoruz. Fabrika yirmi dört saat çalışıyor. Fabrikanın içinde çalışma temposu çok yüksek ve alabildiğine sıcak. Beş işçinin işini bir kişiye veriyorlar. Çalışma süresi sekiz saat olsa da çalışma yoğunluğundan kaynaklı 16 saat çalışmış gibi bitmiş ve tükenmiş oluyoruz.
Bu tempoya dayanamayan kadınlara kapı gösteriliyor. İnsan kaynakları “ne oluyor, içeride ne yapıyorlar işçilere, sekiz saat çalışıyorlar sadece, anlamıyorum niye işten çıkıyorlar” diyor. Kadınlar müdürlere şikâyette bulunduklarında işçilere verilen cevap şu oluyor “sekiz saat çalışıyorsunuz daha ne istiyorsunuz?” Patron fabrikanın yöneticilerini kurslara gönderiyor. Kursta fabrikanın üretimini nasıl artırırız, maliyeti nasıl düşürürüz gibi eğitimler veriliyor. Yani işçiye nefes aldırmayacaksınız deniliyor.
Zaten 5 işçinin yapacağı işi bir kişiye vermeniz ve asgari ücrete çalıştırmanız maliyeti düşürmüş oluyor. İşçinin canı çıkıncaya kadar çalıştırıyorsunuz hâlâ daha fazla nasıl sömürürüz diye arayıştasınız. Öyle bir söylemleri var ki sanki sekiz saat fabrikada işçiler yan gelip yatıyor. Müdürler şeflere, işçilere göz açtırmayacaksınız diye baskı yapıyorlar. Tuvalete giderken bile şefe söyleyip öyle gidiyoruz. Bu durum aslında patronlar tarafından insan onurunu ayaklar altına almak demektir. Ve en önemlisi kadın işçilerin mücadele etmeyişidir. Oysa hem fabrikalarda hem evde çalışan kadınlar. Üretimde erkek işçilerle yan yana çalışan kadınlar. İkinci plana itilmişlikten çıkıp artık yeter diyelim! Bu azgınca sömürüye dur diyelim! Şunu unutmayalım, kadın işçiler örgütlü ve bilinçli olursa patronları dize getirirler.