
Karadağ’ın aksakallı bilgesi
Toplayıp Karadağ’ın kızlarını ve oğullarını
Toplayıp şehrin meydanındaki
Karadağ’a bakan koca çınarın altında
Karadağ’ın hikâyesini anlatırmış.
O Karadağ ki dermiş oğullara ve kızlara
O Karadağ ki
Sustuğundan beri
Doruklarında alıcı kuşlar yuva yaparmış.
Zirvesinde karabulutlar
Sustuğundan beri Karadağ
Ağıtlar yakar
Doruklarını gözyaşlarıyla ıslatırlarmış.
Gecenin bir vaktinde yıldızlar
Gecenin bir vaktinde ay
Kaybolmasın diye gecenin karanlığında Karadağ
El ele verip doruklarına ışıklar saçarmış.
Şehrin aksakallı bilgesi
Bembeyaz aslan yelesi saçlarını
Atıp arkaya doğru
Açıp iki yanına bacaklarını
Çivi gibi çakıp bakışlarını
Karadağ’ın dumanlı doruklarına
Gür bıyıklarının altındaki
Kıvrımlı dolgun dudakları titreyerek
“Ey Karadağ’ın oğulları ve kızları!
Şimdi eteklerinden doruklarına
Sarıp dört bir yanını Karadağ’ın
Tutmasın diye ellerinden
Oğullarının ve kızlarının
Kurtulmasın diye sömürü ve talandan
Silkinip kalkmasın
Savurup atmasın diye haramileri sırtından
Neyi var neyi yoksa elinde avucunda
Neyi var neyi yoksa canından ciğerinden verdiği
Canıyla, ciğeriyle söküp almak için
Salıp hortumlarını damarlarına
Salıp içmek için kanını.
Ve onlarca yıl daha
Ve yüzlerce yıl daha
Ve sonsuza kadar talan etmek için
Eteklerinden doruklarına kadar
Her bir kayasının ardında
Her bir tepesinin başında
Koparmak için oğullarının ve kızlarının başını
Kırk arşın kılıçlarıyla beklemektedir eşkıyalar.
Eyy Karadağ’ın oğulları ve kızları
O Karadağ ki
Gücünden ve kudretinden sual olunmaz
O Karadağ ki
Alıcı kuşlar tünese de doruklarına
Şerha şerha yarılsa da kara bağrı boydan boya
Bıçak kemiğe dayanmadan
Vakti zamanı gelmeden konuşmaz.
O Karadağ ki
Yüzlerce yıl geçse de üstünden
Binlerce yıl geçse de
Mutlak sorar hesabını
Ama asla unutmaz.