Serapool fabrikasında çalışan ve Disk/Cam Keramik-İş sendikasında örgütlenen işçilerin direnişi devam ediyor. 22 Haziran akşam saatlerinde işçilerin direniş çadırının olduğu bahçeye yönetimin TIR sokma girişimi kısa süreli bir gerginliğe yol açtı. Emniyet müdürünün ve polislerin de fabrikanın önüne getirilmesine işçiler tepki gösterdi. İşçiler içeride ciddiye alınabilecek bir üretim olmadığını ve yıllardır bu bölgeye TIR sokulmadığını anlattılar. Hatta daha önce fabrikanın içine TIR girmesinin bizzat patron tarafından yasaklandığından bahsettiler. İşçilerin başlangıçta TIR’ın sokulmasına tepki göstermesinin sebebi patronun direniş çadırının olduğu bölgeyi kullanılamaz hale getirmek niyetinde olduğunu düşünmeleriydi. İşçiler “patron TIR’ı buraya sokacak ve bir daha çıkarmayacak” diyerek karşı çıktılar. Bir süre sloganlarla tepkilerini dile getirdiler. Yapılan görüşmelerin ve çıkarılacağına dair emniyet müdürünün söz vermesinin ardından TIR’ın içeri girmesine izin verdiler.
İşçiler uzun yıllardır ağır ve kötü çalışma koşullarından yılmış durumdalar. İzinlerinde, istirahatlı günlerinde yapılan yasadışı kesintilere tepkililer. Çalışanların büyük çoğunluğu kadın işçiler olmasına rağmen hem giyinme odaları hem de tuvaletlerin ilkel ve sağlıksız oluşu da bu mücadelenin ne kadar haklı olduğunun kanıtlarından biri. Ramazanda oruç tutmayanlar için fabrikaya yemek getirilmediği gibi işçilerin kendi evinden yemek getirmeleri de yasak. İşçiler Ramazanda evlerinden getirdikleri yemeklerini gizlice tuvaletlerde yemek zorunda kaldıklarını anlatıyorlar. Sendikalarıyla birlikte işe geri dönmek için mücadele eden işçilere patronun ve diğer patron dostlarının cevabı ise “sendikasız gelin, taleplerinizi kabul ediyoruz” oldu. Bahçeye TIR alma girişimi sırasında doğan gerilimde kalabalık ve öfkeli bir şekilde slogan atan işçilerin yanına gelen ve kendisini Alemdağ’da bir fabrikanın sahibi olarak tanıtan birinin yaptığı konuşma hem birçok açıdan manidar hem de önemli bir örnekti. İşçilere “ücret artışı isteğiniz kabul, talepleriniz tamam, siz zaten bunları alacaksınız, sendikaya ne gerek var?” diyordu. “Benim de işçilerim var. Ben onların tüm haklarını veriyorum. Sendikaya da ihtiyaçları yok. Sizin de her sorununuz çözülür, bırakın artık” diyen patron işçilerin kafasını bulandırmaya çalışıyor, kendi sınıf kardeşine yardım ediyordu. İşçiler yaşadıkları sorunları anlatınca sözde çok şaşırıyor, “nasıl olur bunlar?” diye tepki veriyordu.
Direnişte 14 gün geride kalırken patron işçilerin bir kısmını işten çıkardı. Atılan işçilerin bazıları bu bilgiyi cep telefonlarına gelen mesajla alırken diğerleri de İŞKUR’u arayarak öğrendi. Çeşitli yöntemlerle işçilerin mücadele azmini kırmaya çalışan patronlar birbirlerinden öğrendikleri saldırı yöntemlerini devreye sokuyorlar. Serapool’de de bilindik uygulamalar yapılıyor. İşçilerin çadırına tepeden bakan bir kamera yerleştirildi. İşçilerin birliğini dağıtmak ve korkularını arttırmak için fabrikanın duvarına eylemlerinin yasadışı olduğunu anlatan ve işbaşı yapmaları gerektiğini yazan bir pankart asıldı. Fabrikada kanun tanımayan, sendikalaşma hakkına tahammülü olmayan ve hatta işçileri tehdit etmekten bile çekinmeyen patron, işine geldiğinde yasalardan bahsedebiliyor! Görüldüğü üzere yasalar işçilere saldırmak gerektiğinde patronlar sınıfına lazım oluyor.
Serapool işçilerinin de tüm diğer grev ve direnişlerdeki işçilerin de işçi sınıfının deneyimlerinden çıkarılan derslere ihtiyacı var. Patronlar sınıfının başta metal sektörü olmak üzere mücadele eden işçilere yönelik saldırılarını püskürtmek için dayanışmayı ve örgütlülüğü güçlendirelim.