
Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi 2012 Londra Olimpiyatları şampiyonu Aslı Çakır Alptekin’e doping yaptığı gerekçesiyle 8 yıl müsabakalardan men cezası verdi. Alptekin’in kazandığı altın madalya geri alınıp, yarışmada ikinci olan yarışmacıya verildi. 18 Ağustos tarihli gazetelerde yer alan bu haber sporun, kâr ve kazanma hırsının sonuçlarını gözler önüne seren ibretlik bir vakadır.
Doping, performans arttırıcı ilaç veya yöntemler kullanarak oyunlara çıkmaktır. Futboldan eskrime kadar birçok müsabakada oyuncuların doping kullandığı basına yansıyor. Şike veya doping yapan irili ufaklı çok sayıda kulüp bu nedenle mahkemelik olup ceza almıştır. Kadın ve erkek sporcuların doping kullanarak veya rüşvet alarak maçlara çıkması her geçen gün artıyor. Bu durumu kabullenip ceza veya kontrol tedbirlerini arttırmayı savunmak acaba yeterli midir?
Sporun bütün dalları kapitalist rekabete hizmet etmektedir. Kapitalist şirketler, kulüpler, maçlar, organizasyonlar, ünlü oyuncular eliyle büyük paralar kazanmaktadırlar. Bu oyunlarda kazanmak için her yol mubah görülmektedir. Dürüstlük ve eşit şartlarda müsabaka dönemi çoktan bitmiştir. Bir karşılaşmanın kazanılması, bir sporcunun altın madalya kazanması televizyon ve gazetelerin, sponsor olan ve reklam veren firmaların, menajer ve kulüp patronlarının da altın madalya kazanmış gibi kârlar elde etmesi anlamına gelir. Bahis şirketleri bu oyunlardan büyük paralar kazanmaktadırlar. Karşılaşmalarda elde edilen galibiyetler kitleleri ulusal zafer elde edilmişçesine büyüleyecek araç görevi de görmektedir.
Doping aldığı anlaşılan sporcunun cezalandırılıp, madalyanın geri alınması sistemin çarklarını temizlemiş olmuyor. Çünkü çürümenin boyutları çok daha derinlerdedir. Laboratuarlarda yeni ilaçlar üretilmekte, kulüpler maç satın almak için paralar dökmekte, medya manipülasyonda sınır tanımamaktadır. Kısacası bu yağlı parçayı tutan herkes doping, şike, hileye aldırmadan bu durumdan faydalanmaktadır.
Bu çürüme spordan sanata, siyasetten eğitime kadar kapitalist sistemin her bir parçasına yayılmış, olağan hale gelmiştir. Paranın saltanatı sürekli kazanmakta, kazananlarsa her geçen gün daha da pisliğe bulanmaktadırlar. Sömürüde sınır tanımayanlar aldatmanın, kandırmanın, sahtekârlığın bin bir türlüsünü yapmaktadırlar. O halde bize düşen bu riyakârlığa seyirci kalmamaktır. Bu pisliği tek tek cezalandırmak yetmez, topyekûn temizlemenin vakti gelmiştir. Temizlemeliyiz ki oyunlar insanların bireysel ve takım oyununda yeteneklerinin ortaya serildiği karşılaşmalara dönsün. Birincilerin starlaşıp tapılmadığı, sonuncuların tu kaka ilan edilmediği keyifli mücadelelerin önü açılsın. Kapitalist bataklık değil dostluk ve dayanışma kazansın.