Yaz tatili bitmek üzere, okullar açılıyor. Zengin ailelerin çocukları tatillerinden dönüyor. Biz işçi çocuklarına baktığımızda ise, ailesi zorlukla bir tatil ayarlayabilmiş olanlar var. Yani aslında genel anlamıyla bizler bu yazı çalışarak geçirdik. Çünkü harçlık biriktirmek, ailemize yardımcı olmak zorundayız. Bırakalım o pahalı tatil yerlerine gitmeyi, rahatlıkla geçinemiyoruz bile.
Ben de bu yaz tatilinde iş aradım. Gittiğim iş görüşmeleri aynı benim gibi öğrencilerle doluydu. Lise okuyan, bitiren, üniversite öğrencisi… Ortak noktamız ise hepimiz işçi ailelerin çocuklarıyız. Dünyanın güzelliklerinin sefasını süren bizler değiliz, patronlar ve onların çocukları. Bazı yerlerde onları bile parsellenmiş olsalar da denizlerin, sahillerin sahibi yok. Fakat bizler yaz tatilinde çalışmak, para kazanmak zorundayken onlar istedikleri ülkelerde, şehirlerde tatiller yapıyorlar. Oysa bir yılın yorgunluğunu üzerinde taşıyan bizim anne, babamız. Staj yapan, üniversite sınavına hazırlanan, geceyi gündüze katıp bu haksız rekabetle baş etmeye çalışanlar da bizleriz. Aslında biz hak ediyoruz tatil yapmayı; gezmeyi, görmeyi, istediğimiz yerlere gidebilmeyi. Ama bizler yaşadığımız yerlere adeta tıkılıp kalıyor, iki adım atamıyoruz yerimizden. Sıcaktan bunalarak, tatil yapma isteğini çok fazla hissederek çalışıyoruz. Fabrikalarda, atölyelerde, kafelerde, inşaatlarda çalışıyoruz. Evdeki yükü biraz olsun hafifletmek, genelde mahrum kaldığımız sosyal hayata biraz daha yer açabilmek için bazen.
Ben de neredeyse tüm yaz boyu iş arasam da, bulamadım. Bayram haftası bir mağazada çalıştım sadece. Tatile gidilen, gezmeye gidilen bayram haftasında… Benimle birlikte destek olarak işe başlayan tüm arkadaşlar öğrenciydi. Hatta mağazada 12 saat full çalışanların da birçoğu. Okulla birlikte çalışmak zorunda olanlar da varken, bazıları da yaz tatillerinde 6 gün boyunca, 12 saat orada çalışıyorlar. Tatil, yalnızca haftanın bir gününü evde geçirmek ya da arkadaşlarıyla, aileleriyle birkaç saat dışarı çıkmak onlar için.
Yazın çalıştığı yerlerde hayatını kaybeden onlarca genç işçi var. Daha geçtiğimiz gün, aynı hafta içerisinde ölen ve yaşları on dokuzun altında genç işçilerin haberlerini gördüm. Biri inşaatta, biri domates bahçesine gittikleri kamyonun kasasının açılması sonucu yola yuvarlanarak canından olmuş. 8 yaşında çobanlık yapan Aziz, otomobil çarptığı için ölmüş. Bir diğeri serinlemek için girdiği suda boğularak öldü. Bizi bu çaresizliğe iten ne peki? Yazın çalışmak zorunda bırakan, serinlemek için girdiğimiz suda boğan ne? Bizler işçi-emekçi çocuklarıyız, ezilen sınıfın çocuklarıyız kardeşlerim. Yani tüm güzellikleri üretip, hak ettiği hayatı yaşayamayanların sınıfındanız. Bizler hayatımızı kazanmak için küçük yaşlarda çalışmak zorundayız, yaz tatillerinde çalışmak zorundayız. Tatil yapmak bize bu kadar uzak çünkü imkânlarımız yok, çoğu zaman yalnızca hayal edebiliyoruz güzel bir yaz tatilini. Aynı güzel okullarda okumayı, güzel evlerde yaşamayı hayal ettiğimiz gibi. Bu gerçekliği yaşarken yüzümüzü başka tarafa dönemeyiz. Sorunlarımızın farkına varıp, görmezden gelmeyi değil hayal ettiklerimizi yaşayabilmek için mücadele etmeyi seçmeliyiz.