
Savaş yoksulların çocuklarının canını almaya devam ediyor. UİD-DER’li işçiler olarak, milliyetçilik zehrinin işçi ve emekçilere aşılanmaya çalışıldığı günümüzde, işçilerin birliğine ve halkların kardeşliğine duyduğumuz inançla mücadelemize devam ediyoruz. Bulunduğumuz her ortamda; UİD-DER’in stantlarında, fabrikalarda, işyerlerinde, okullarda, mahallelerde işçi ve emekçilerle yaptığımız tüm sohbetlerde; yürümekte olan savaşın emekçi halkların savaşı olmadığını, bu savaştan tek çıkarı olanın bir avuç asalak egemen olduğunu anlatıyoruz.
UİD-DER’li işçiler olarak, “Savaş da İstemiyoruz Düşmanlık da” sloganıyla yürüttüğümüz çalışmalarımıza devam ediyoruz. 6 Eylül Pazar günü Bakırköy metro istasyonu önünde emekçilere seslenerek barış mitinginde birleşmeye çağırdık. Kurduğumuz standın çevresine Kürtçe ve Türkçe “18 Bin Lirası Olsaydı Mehmet Ölmeyecekti”, “Savaş İçin Değil Emekçiler İçin Bütçe”, “Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği” yazılı dövizlerimizi astık. İşçi Dayanışması bültenimizi pek çok emekçiye ulaştırdık. Standımıza gelen işçilerle savaşın yarattığı yıkıma ve barışın nasıl elde edileceğine dair sohbetler ettik. Yaptığımız sohbetlerde Türkiye sınırı içinde veya dışında yürütülen savaşlara karşı gelebilmenin tek yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğini vurguladık. Karşılaştığımız emekçiler de bu dönemde böyle bir çalışmanın çok önemli olduğunu dile getirdiler.
Yaşamını alın teriyle kazanan bizler; halkların birbirine düşman edilmesine, yoksul gençlerin haksız savaşlarda birbirine kırdırılmasına karşıyız. Kürdüyle, Türküyle, Alevisiyle, Sünnisiyle biz aynı sınıfın, işçi sınıfının birer parçasıyız. Kendimize yanlış düşmanlar edinmemeliyiz. Ortak düşmanlarımız zevkusefa içinde yaşarken bizlere yaşamı zehredenlerdir. Savaşa son verme görevi, sefalete ve ölüme itilen işçi sınıfının sorumluluğudur.