
Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası’nın (Petrol-İş) 27. Olağan Genel Kurulu 5-6 Eylül tarihlerinde genel merkez salonunda gerçekleştirildi. Kongreye grevci Nero Plastik işçileri, Belediye-İş, Kristal-İş, Tümtis, Deriteks, Tek Gıda-İş ve Harb-İş sendikalarının genel başkanları ve merkez yöneticileri katıldılar. 16 şubeden delegelerin katıldığı genel kurulda yapılan oylamanın ardından Petrol-İş Genel Başkanlığına Ali Ufuk Yaşar, genel sekreterliğe Ahmet Kabaca, genel mali sekreterliğe Turgut Düşova, genel örgütlenme ve eğitim sekreterliğine Mustafa Mesut Tekik, genel yönetim sekreterliğine Ünal Akbulut seçildi.
Genel kurulda açılış konuşmasını Mustafa Öztaşkın gerçekleştirdi. Dünyada ve Türkiye’de işsizliğin, yoksulluğun, açlığın gittikçe arttığına değinen Öztaşkın, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekti. Konuşmasında toplumsal barışın büyük tehdit altında olduğunu kaydeden Öztaşkın, “Ölenlerin, öldürenlerin kimliği kim olursa olsun yoksul çocukları ölüyor. Kürt sorununda çözüm istiyoruz. Barış istiyoruz” dedi. Neo-liberal politikaların sendikasızlaştırma, güvencesiz çalışma ve yok etme politikaları olduğunu dile getiren Öztaşkın, Türkiye’deki sendikal soruna da değindi. Sendikaların toplumsal sorunlara sahip çıkarak bu sorunlar için mücadele etmeleri, değişimden ve yenilikten yana olmaları ve küresel sendikal mücadeleye entegre olmaları gerektiğine değindi. Öztaşkın 16 yıldır Petrol-İş Genel Başkanı olarak görevini sürdürdüğünü, tekrar aday olmasının en önemli gerekçesinin Türk-İş’i değiştirmek olduğunu ifade etti. Öztaşkın’ın konuşması sırasında muhalif delegeler salonu terk etti.
İki ayrı liste ile seçime gidilen Petrol-İş Genel Kurulu boyunca ciddi tartışmalar yaşandı. İşçilerin listeler dâhilinde birbirinden ayrıştığı ve konuşmalar boyunca atışmaların yaşandığı genel kurulda, bazı delegeler bu durumu eleştirdi. Bazı delegeler alkışların, sloganların bile ayrıştığı bir genel kurul havasının Petrol-İş geleneğine yakışmadığını belirttiler, birlik ve beraberlik çağrısı yaptılar. Hükümete yakınlığı ile bilinen Ali Ufuk Yaşar’ın listesine dönük eleştirilerde bulundular. Sendikalarında atama usulüne izin vermeyeceklerini, kişilerin siyasetine göre sendikanın yönetilmesine karşı duracaklarını belirten işçiler, tehdit ve göz korkutma ile yapılan bir seçimi kabullenemediklerini ifade ettiler. Metal sürecini hatırlatan işçiler, artık atama usulünün ve göz korkutmanın işçileri sindirmeye yetmediğini, Türk Metal’de yaşananların bir ders olması gerektiğini belirttiler. Genel kurulda konuşma yapan delegeler, mevcut yönetimi de eleştirdiler. Bugüne kadar etkin bir sendikal mücadele yürütülmemesine tepki gösterdiler.
Delegeler yetki meselesinin sendikal örgütlenmede büyük engel olduğuna, sendikalar kanununun değiştirilmesine yönelik kampanyanlar başlatılması gerektiğine değindiler. Unilever delegesi Barış Balkay, genel başkan adaylarına yönelik sorular yöneltti. “Türk-İş’e dair politikalarımızda bir değişiklik olacak mı? Temsilci seçimleri ile ilgili bir değişiklik durumu (atama usulü) olacak mı? Siyasetsiz sendika olması mümkün değil. Ancak işçi için siyaseti değil de, kendi siyasetiniz için sendikayı kullanmak başka bir şey. Siyaset ve sendika yaklaşımınız ne olacak?” diyerek sorularını soran Balkay, Hava-İş kongresinde gerçekleşen olaylara ve metal sürecine dikkat çekti.
Petrol-İş Genel Kurulu, sendikal bürokrasinin işçi sınıfının mücadelesinin önünde büyük bir engel olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. İşçilerin sorunlarının irdelenmediği, taleplerinin dile getirilmediği, mücadele isteğinin ortaya konulmadığı bu genel kurul, sendika bürokratları arasındaki kısır çekişmelere sahne olmuştur. AKP’li olduğu bilinen Ali Ufuk Yaşar, AKP’nin siyasi desteğini arkasına alarak kongrede üstün gelmiştir. Tek başına iktidar olmak amacıyla kaos ve savaş yoluna baş vuran AKP hükümeti, tüm muhalif kesimleri kontrol altına almak üzere saldırıyor. Hak-İş ve Türk-İş üst bürokrasisini arkasına yedekleyen ve adeta onları kendi işçi komitesi gibi kullanan AKP, muhalif sendikaların sesini de tümüyle kısmak istiyor. Hava-İş’ten sonra Petrol-İş’te devreye sokulan operasyon bu gerçeği ortaya koyuyor. Amaç sendikaları işbirlikçi, AKP’nin işçi sınıfına dönük saldırılarına, onun emperyalist siyasetine, iç politikada yarattığı krizlere sesini çıkartmayan, devletin bir kurumu gibi çalışan sendikalar yaratmaktır. Bu durum, sendikalarda mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışının hâkim kılınması için yürütülmesi gereken mücadelenin yakıcılığını bir kez daha ortaya koyuyor.