Benim bir akrabam askerde “şehit” oldu. Benim yaşıtımdı ve ben onu çok severdim. Ondan sonra ben bu öfkeyle Kürtlerden nefret etmeye başladım. Kürtlere “terörist” gözüyle bakıyordum. Yozgatlı milliyetçi fikirleri savunan bir bölgede yetiştiğim için de başka bir şey düşünemiyordum. Erkek kardeşim gerçeklerin farkında olan bilinçli bir insandı. Kardeşim yıllar sonra bir gün beni karşısına alıp, benimle konuştu. “Senin düşündüğün gibi değil, Kürtlere eziyet ediliyor, zulüm ediliyor. Bu insanlar çok şey istemiyor, insanca yaşamak istiyorlar. Bir insana kötülük yap yap yap, ne olur? Bu insanlar hakkını aramak zorunda kaldı. ‘Gel beni öldür’ diyecek halleri yoktu ya” diye anlattı. Bana internetten Kürt halkının yaşadığı baskıları, eziyeti anlatan görüntüler izletti. Anlattıkları ve izlettiği görüntüler beni çok etkiledi. Bunu düşündükçe fikirlerim değişmeye başladı. O günden sonra çevremdeki insanlara “Kürtler bizim kardeşimizdir, böyle düşünmeyin” diye ben doğruları anlatmaya başladım.
Bugün İsrail devleti nasıl Filistin halkına zulmediyorsa bu ülkede de egemenler Kürt halkına zulmediyor. Ben bir anneyim ve benim iki erkek çocuğum var. Ben param olmadığı için çocuklarımı askere yollamak zorunda kalacağım. Zenginlerin vatanını koruyacaklar. Benim bir parça toprağım bile yok. Ben bir parça ekmek için 12 saat fabrikada çalışıyorum. Herkes eşit değil bu ülkede.
Bugün haksız bir savaş yaşanıyor. Doğuda çocuklar ölüyor. 10 yaşındaki çocuğun cenazesi sokağa çıkma yasağı olduğu için dondurucuda bekletiliyor. Tüylerim diken diken oluyor. Dayanamayıp bir anne olarak ağlıyorum, vicdanım sızlıyor. Bu bizim savaşımız değil. Tüm anneler bu savaşa dur demeli, vicdanı sızlamalı. İşçiler, emekçiler birleşirse bu haksızlığı durdurabilirler. Tüm halklar kardeştir.