Daha okullar açılmadan, işçi ailelerini ve çocukları bir telaş aldı. Çünkü okulların açılması demek işçi ailelerine ekstra mali yük demek. Güya parasız olan devlet okullarının ailelerden zorla aldığı paralar yetmezmiş gibi, kontenjan sıkıntısı bahane edilerek özel okullara yönlendirmeler yüzünden de işçi aileleri, karşılamaları mümkün olmayan mali sıkıntılarla karşı karşıyalar.
Neredeyse her semtte bir devlet bir de özel okul var. Dershanelerin özel okullara dönüştürüleceğinin açıklanmasıyla özel okul sayısı iyice artmış görünüyor. Son günlerde puan sistemli özel okullara teşvik programları açıklayan MEB de, işçi çocuklarının da özel okula gidip bu hizmet almasını salık veriyor. Yani işçi ailelerinin “yolunmasının” önünü açıyor.
Puan tabanlı bu programın ana teması şu; gelir tablosunda hangi grupta iseniz ona göre özel okul fiyatlarında indirim yapılıyor. Ama bu indirimden yararlanmak için de gelir testine tabi tutuluyorsunuz. Kaliteli eğitimi devlet okullarında veremediklerini, özel okulların bunu sağlayacağını söylüyerek sizi özel okullara yönlendiriyorlar. Ama ambardaki buğday kışı geçiremeyecek kadar azdır işçide. Teşvik primleri, asgari ücretle çalışan bir işçinin çocuklarını değil özel okula, devlet okullarına göndermeye bile yetmezken, işçinin çocuğunu özel okula göndermesi bekleniyor.
Kapitalist eğitim sisteminin yarattığı koşullar ortadadır. Eğitimde reform adı altında ticari eğitim yaygınlaştırılırken, öğrenciler de sürekli bir yarışa tabi tutulup hayatlarının bu uğurda tükenmesine sebep olunuyor. Kapitalizm, en güzel duyguları bile yozlaştırdığı bu çağda, bizlerin çocukluğumuzu yaşamamıza izin vermiyor. Ama bu gidişata dur demeliyiz! Çocukların din, ırk ve coğrafya ayrımı olmadan güldüğü bir dünya için örgütlenip birlikte kuralım o geleceğin “Altın Çağını”, yani sosyalizmi!