
Meslek liselerinin sayısı her geçen yıl hızla artıyor. 2000’li yıllarla birlikte patron-devlet işbirliği ile mesleki ve teknik ortaöğretimin ağırlığının arttırılması politikasına başlandı. 2002’de meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş uygulaması getirildi, 2009’da ise üniversiteye girişte katsayı uygulaması kaldırıldı. Koç Grubu’nun 2006 yılında MEB işbirliğiyle yürüttüğü “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projesi de yine bu politikanın bir parçası oldu. 2014-2018 yıllarını kapsayan Türkiye Mesleki ve Teknik Eğitim Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile devlet ve patronlar işbirliği yaparak özel sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak meslek liseleri konusunda anlaştılar. Tüm bu politikalar neticesinde meslek liseleri ve bu liselerde okuyan öğrenci sayısı hızla arttı. 2012 yılında uygulamaya konulan 4+4+4 sistemi ile meslek liselilerin daha yoğun sömürüsünün önü açıldı. 2014-2015 eğitim yılı döneminde mesleki ve teknik liselerin toplam liseler içerisindeki payı %54’lere ulaştı.
Meslek liselerini tercih eden öğrencilerin çok büyük bir bölümünün işçi ailelerinin çocukları olduğu görülüyor. Ailelerin gelir düzeyi, öğrencilerin seçtikleri okulları büyük ölçüde belirliyor. Gelir durumu ortalamanın üzerinde olan ailelerden gelen gençler Anadolu liselerine, düşük gelirli ailelerin çocukları ise meslek liselerine yöneliyor. Yani işçi ailelerin çocukları meslek liselerine yönelerek daha küçük yaşlarda çalışmaya ve işçi sınıfının bir parçası olmaya başlıyorlar.
Patronlar, ulusal ve uluslararası rekabette ucuz işgücünün ne denli önemli bir avantaj olduğunu bilerek genç işçi-öğrencilere özellikle önem veriyorlar. Çünkü patronlar için stajyer ve genç işçiler ucuz işgücünün temel kaynağını oluşturuyor. Stajyer işçiler, mesleki eğitim ve deneyim kazanmak için staja başladıkları fabrikalarda her türlü işi yapıyor ve çoğunlukla kötü muameleye maruz kalıyorlar. Bazı öğrencilere staj ücreti verilmiyor, birçok öğrenci ise iş güvenliği önlemleri alınmadığı için fabrikalarda can veriyor. Okul müdürleri stajyer işçilere adeta patron gibi davranıyor, dışarıdan alınan işler okul atölyelerinde öğrencilere yaptırılıyor. Meslek liselerinde alınan eğitimin niteliği, staj süresi, düşük ücretler ve iş güvenliği önlemlerinin ihmal edilmesi neredeyse tüm stajyer işçilerin ortak sorunları. 2015-2016 eğitim yılı yaklaşırken, bu sorunlar katmerli bir şekilde artarak stajyer ve genç işçileri etkilemeye devam edecek.
Ailelerinin gelir durumuna göre, yani sınıfsal temele göre okullar daha fazla ayrışıyor. Pompalanan “sınıf atlama” ve “bireysel kurtuluş” hayalleri daha fazla duvara çarpıyor. İster meslek lisesi, ister yüksekokul, isterse üniversite mezunu olsun, işçi-emekçilerin çocukları okuldan sonra fabrikanın yolunu tutuyorlar. En fazlasından eğitimli, diplomalı işçi oluyorlar. Kapitalist kâr düzeninde başka türlüsü de olamaz. Bu nedenle, boş hayallere kapılmadan, bir işçi olmanın bilinci ve onuruyla meslek liseliler onlara dayatılan koşullara karşı birleşmeliler. Meslek liselerinde daha şimdiden işçileşen öğrenciler, onlara dayatılan haksızlıkları ve angaryayı kabul etmemek için mücadele vermeliler. Şimdiden haklarını arayan meslek liseliler, yarın okul bitip de işe başladıklarında, onlara dayatılan ağır çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı daha iyi mücadele vermeyi öğrenmiş olacaklar.