“Umut fakirin ekmeğidir” demiş eskiler. Kimisi define arama peşinde harcar yıllarını, kimisi piyango vurmasını bekler, kimisi de Mısır’daki dayısından miras kalmasını bekleyerek tüketir ömrünü. Koşullar işçi ve emekçiler için öylesine içinden çıkılmaz bir hâl almış durumda ki, ellerindeki kuru ve boş hayalleri de yitip yok olmaya yüz tutmuş.
Ben hizmet sektöründe çalışan bir işçiyim. Birkaç gün önce işe giderken yağmur yüzünden bin bir git-gel yaşayarak taksiye bindim. Bindiğim taksideki şoförle kısa yolculuğumuz boyunca sohbet ettik. Sohbetimizin geneli patronların zenginliği ile ilgiliydi. Konuşmamız sırasında patronumun 30 yaşında biri olduğunu söyledim. O da bunun üstüne “geçenlerde yirmili yaşlarda birini aldım taksiye, adamın bir sürü işyeri varmış” dedi. Sonra ona bu yaşta nasıl o kadar zenginleştiğini sormuş. “Babadan kalmış. Yoksa çalışmakla zengin olabilmek mümkün mü?” diye anlattı bana. Ardından da “bize de babadan borç kalıyor. Ben miras falan istemiyorum. Borç kalmasın yeter” diye söylendi. Kendisinin 35 yaşında olduğunu ve küçük yaşlardan beri çalıştığını söyledi. Evli ve bir çocuk babası olarak zaten zor geçindiğini, bir de vefat eden babasının borçlarını ödemek zorunda kaldığını anlattı.
İşçilerin büyük bir çoğunluğu örgütsüz. Bu nedenle bu çarpıklıkların ve adaletsizliğin kapitalist sistemden kaynaklandığını ve bunun nasıl ortadan kalkabileceğini bilmiyorlar. Örgütlü ve sınıf bilinçli işçiler, yaşadıkları sorunlardan bıkmış ve bir çözüm yolu arayan işçilere çıkış yolunu göstermek zorundadır: Örgütlenmek ve mücadele etmek. Ancak örgütlenip mücadele ederek bu adaletsiz ve mantıksız sistemi yani bütün sorunlarımızı ortadan kaldırabiliriz. Bunun için bütün işçilerin birbirine ihtiyacı var. Bu yüzden ortak sorunlar yaşayan işçiler örgütlü mücadeleye katılmalıdır.