
Grev ve direniş yerleri işçi sınıfının bir okuludur. Okuldan kastımız dört duvar içindeki, ezbere dayalı okullar değildir. Direniş alanı önemli bir işçi okuludur. Direniş okulunda yanlışlar işçiye pahalıya mal olur ve sınavlar son derece çetin geçer. Bu okulda, sıralarda oturarak öğrenmek yoktur, bu okulda işçiler kol kola hataların, eksiklerin üzerine giderek öğrenirler.
Direniş okulunda doğru bildiğimiz yanlışlar, ilk günden itibaren kendini ortaya koyar. Bu doğru bildiğimiz yanlışlar, yıllar yılı patronların sahip olduğu sömürü sistemi eliyle zihnimize kazınmıştır. Örneğin patronların “işçilerin karnını doyurmak”, “iş ve aş vermek için fabrikayı kurdukları” koca bir yalandır. Patronlar fabrikalarda işçileri kendi kârları için çalıştırırlar. Ne memleketin kalkınması, ne işçilerin mutlu ve mesut olması onların umurunda değildir. Patronlar işçilerin çıkarlarını düşünseydiler; işçilerin ücretlerin yükseltilmesi, iş saatlerinin düşürülmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sendikalaşma gibi haklar uğruna verdikleri mücadeleleri engellemezlerdi.
Direniş yerinde dersler an be an gözler önünde yaşanır. Burada dersler canlıdır. Çünkü direniş yeri er meydanıdır. Doğrularla yanlışlar, haklıyla haksız, işçilerle patronlar birbirine hodri meydan çekerler. Patronların yıllarca boş vaatlerle işçileri nasıl oyalayıp, kandırdıkları ortaya çıkar. En ufak bir hakkı dahi patron kendiliğinden işçilere bahşetmez. Direniş yeri, bu nedenle, işçilerin haklarına sahip çıkmak için kararlı olmaları gerektiğini öğretir.
Direniş okulu kimin dost kimin düşman olduğunu turnusol kâğıdı gibi ortaya koyar. Kimi yerde polis, kimi yerde basın, kimi yerde kaymakam, kimi yerde cami hocası kimi yerde sendikacı, kısacası neredeyse bütün kişi ve kurumlar işçilerden mi yoksa patronlardan mı yana diye sınavdan geçerler. Direnişler öğretmiştir ki patronların parasına, prestijine, yedirdiği rüşvete boyun eğen çok kişi vardır. Mücadeleden yana olan kesimlerle grevci ve direnişçi işçiler dostluklarını pekiştirir, karşılarında yer alanlarla ise yollarını ayırırlar.
İşçilerin koca bir aile, büyük bir sınıf, tükenmez bir dayanışma kaynağı olduğu direnişin güzel derslerinden biridir. Direniş yerine yapılan ziyaretler, maddi ve manevi dayanışma örnekleri, o güne kadar adı dahi duyulmamış işçilerden gelen destekler mücadele arzusunu besler. Bir avuç patronun ne kadar zavallı, aç gözlü ve haksız olduğu bir kez daha görülmüş olur. Direniş yayıldıkça işçilerin ne denli haklı bir dava yürüttüğü deneyimlerle görülür.
Direniş okulu, işçinin zihnini yeniden formatlamasıdır. Beyninin olumlu anlamda yenilenmesi, patronların yalanlarından temizlenmesidir. İşçi beyni, patronların neden olduğu korkulardan, moralsizlikten, boş inançlardan temizlenir. Direniş okulunda işçi kendi tarihini öğrenir, hayat kavgasının tek başına kazanılamayacağını kavrar. Din, dil, ırk ve siyasi temelde işçilerin bölünmesinin ne denli zararlı olduğunu öğrenir.
Direniş yerinin gerçek hocaları işçi sınıfının öncü işçileri, ömrünü işçilerin mücadelesine adamış örgütlü işçilerdir. Örgütlü işçiler deneyim, tecrübe ve adanmışlık konusunda nice sınavlardan geçmişlerdir. Böylesi işçilerle tanışmak, konuşmak ve onların deneyimlerini kazanmak direnişler için hazine değerindedir.
Direniş yerinde işçiler hem öğrenir hem de öğretirler. Arçelik-LG, Serapool, IFF ve süren diğer direnişlerde işçilerin kazandığı deneyimler, karşılaştıkları sorunları aşmak için verdikleri mücadeleler birçok işçi için anlamlı dersler içermektedir. Direniş yerlerine yapılacak ziyaretlerle hem öğrenmiş hem de öğretmiş oluruz. Patronların birbirine deneyim, ders ve tecrübe aktardıklarını biliyoruz. Biz işçiler de deneyim, ders ve tecrübelerimizi birbirimize aktarmak, öğrenmek ve öğretmek için direniş yerlerini ziyaret etmeli, direniş yerlerini birer işçi okuluna dönüştürmeliyiz.