
Gebzeli işçiler günde 3 vardiya birikiyorlar servis duraklarında. Yüzlerinde daha başlamamış zorlu bir işgününün yorgunluğu. Maçka Market ve Akse Sapağı’nda işçi servisleri ardı ardına geliyor, işçileri fabrikalarına taşıyor. Duraklar bir dolup bir boşalıyor. Kırmızı şapkalarımızla ve İşçi Dayanışması bültenimizle sabahın erken saatlerinde çıkıyoruz işçilerin karşısına. “Günaydın işçi kardeşler, sizlere İşçi Dayanışması bültenimizi getirdik” diyoruz ve sohbetler başlıyor.
Bültenimizin kapağında Aylan bebeğin resmi dikkatini çekiyor işçilerin. “Suriyeli emekçilerin ne suçu var? Bu savaşı çıkaranlar başka, acısını yaşayanlar başka” diyor bir işçi. Bir başkası “çok uzun saatler boyunca çalışıyoruz ama bir şey yapamıyoruz. İşyerimizde sendika var, ama işçilerin sadece yarısı sendikalı. Bu şekilde sorunlarımızı nasıl çözebiliriz ki?” diyor. Patronlarının pek çok işveren örgütüne üye olduğunu söylediğimizde bu işçi abimiz, “patronumuz kendisi örgütlü ama sıra bize gelince tam bir sendika düşmanı kesiliyor” diyor. İşçilerin birlik olmasının ne denli önemli olduğu üzerine sohbetimiz servis gelinceye kadar devam ediyor. 1994’te madende çalışırken sendika temsilciliği yapmış ve iş kazası geçirmiş bir işçi abimiz, bültenimizdeki işçi mücadeleleri haberlerine bakarak “bu haberleri daha fazla duymalıyız. Eskiden işçiler birlikti, bir karar aldığımızda hep birlikte patrona kabul ettirirdik. Bugün Türk Metal’in durumuna bakın. Temsilciler şef ve müdürler arasından seçiliyor. Onlar işçilerin sorunlarından da durumlarından da ne anlarlar?” diyor. Sohbetimiz 1980 öncesinde Maden-İş Sendikasında somutlanan mücadeleci sınıf sendikacılığı üzerine, patronların bu anlayışı unutturmak için Türk Metal’i işyerlerine nasıl davet ettikleri üzerine devam ederken, abimizin servisi geliyor. Servise uzattığımız bültenimiz elden ele dolaşıyor.
Bizim de işe gitme saatimiz yaklaşırken elimizdeki bültenler bitiyor. Son bültenlerden birini alan bir petrokimya işçisi “bunları okumamız yetmez, hayata geçirmek için çalışmamız gerek” diyerek düşüncelerimize tercüman oluyor. Kendisine “kolay gelsin” diyerek bizler de işe gitmeye hazırlanıyoruz. İşyerlerimizde örgütlenme çabasıyla geçecek yeni bir güne enerjiyle başlıyoruz.