
Ben fabrikada çalışan bir işçiyim. Hayatın bizler için ne kadar zor olduğunu fabrika yollarında öğreniyoruz. Her sabah aynı saatte kalk, yollara düş. Hele trafik varsa yandık. İşyerimizde çok yoğun bir çalışma var. Üstelik o suratsız müdürler de hiç çekilmiyor. Her defasında bizlerle yaptıkları toplantılarda performansımızın düşük olduğunu söylüyorlar. İşlerin çok ağır olduğunu söylediğimizde ise ezberlemişler gibi “biz bir aileyiz, dişinizi sıkın yapacak bir şey yok” diyorlar. Onları dinlersek dişimizi sıkmaktan bu gidişle ağzımızda diş kalmayacak.
Onca saat çalışmaktan pestilimiz çıkıyor. Alt tarafı 45 dakika yemek molamız var. Molaya çıktığımızda müdürler masalara oturmuş bizden kendilerine yemek servisi yapmamızı bekliyorlar. Kendi yemeklerini bile almaktan acizler. İşçiler de örgütsüz oldukları için sesini çıkaramıyor. Bir gün kendime yemek alırken müdürlerin bana seslendiğini duydum. Birinin elinde içi yumurta dolu bir tabak, bana uzattı. Yiyecekleri yumurtaları soymamı istediler. Şaştım kaldım. Ben bugüne kadar kendi babama bile yumurta soymamıştım. İşten atılma korkusuyla sesimi çıkaramadım. Tek yapabildiğim soyduğum yumurta dolu tabağı önlerine sertçe bırakmak oldu. Bu küçücük tepkim nedeniyle bile sert bakışlarıyla karşılaştım.
Aslında arkadaşlar, mesele yumurta soymak değil. Her defasında bizlere “biz bir aileyiz” diyen müdürler, her türlü işi bizlere yaptırıyorlar. Hepsi ikiyüzlüce konuşuyor. Biz ise yeterince örgütlü olmadığımız için bu olanlara sesimizi çıkaramıyor, dişimizi sıkıyoruz. Sadece benim çalıştığım fabrikada sorunlar yok. Hepimiz sömürülüyoruz. Bu sorunlardan kurtulmanın tek yolu vardır; o da bütün işçilerin birleşmesidir.