Merhaba UİD-DER’li işçi arkadaşlar. Yaklaşık 2 ay önce Marmara Metal’de prese parmaklarını kaptıran bir işçi arkadaşımızın yaşadığı acıları ve patronun kötü davranışlarını UİD-DER’in sitesine yazmıştım.
Yine bir iş kazası! Bir işçi arkadaşımızın preste sıkışarak ezilen parmağı işlemez hale geldi. Ve olayın yaşandığı fabrika yine Marmara Metal. Yoğun iş koşullarında çalışan Marmara Metal işçisi, son günlerde üst üste yaşanan, ama patrona göre “iş kazası sayılmayan” parmak kopmaları ve ellerin preslere sıkışması nedeniyle endişeli.
Tablo öncekilerle aynı. Arkadaşın önce özel bir klinikte ilk tedavisi yapılmaya çalışılmış. Ama yetersiz kalınca arkadaş Gebze Fatih Devlet Hastanesine kendisi gitmiş. Bu yaşananlar karşısında parmakları sıkışıp işlemez hale gelen bayan işçi arkadaş, “kabahatin kendisinde olduğunu, çok hızlı çalıştığını, dalgın olduğunu ve dikkat etmediğini” dile getiriyor.
Gözleri kâr hırsı ile dönmüş olan patronlar sınıfı, bizleri tezgâhların başlarında saatlerce çalıştırıyor ve verdikleri üç kuruşla kafamızın çok iyi, huzurlu olmasını istiyorlar. İşyerlerinde kanımızın son damlasına kadar sömürüyorlar, iliklerimizi emiyorlar. Bizleri bu hale getiren patronlara neden halen güveniyoruz? Anamızı ağlatan, parmaklarımızın, kollarımızın kopmasına ve iş cinayetlerine neden olan, gözlerini kâr hırsı bürümüş patronlar değil mi?
Biz işçiler bir arada ve örgütlüysek hiç korkmamıza gerek yok. Asıl örgütlü değilsek korkmalıyız. Bilinçsiz olduğumuz zaman, tıpkı bayan işçi arkadaşımız gibi yaşadığımız iş kazalarında kendimizi suçlar dururuz. Biz işçilerin parmakları neden, kim için kopuyor? Biz işçiler neden ölüyoruz? Biz işçiler bu ölümlere ne zaman dur diyeceğiz? Kendi başımıza gelince mi?
Her şey biz işçilerin elinde. O tezgâhları, makineleri, presleri, kalıpları çalıştıran bizleriz. Dur dedik mi durur, çalış dedik mi çalışır. Yani yaşamı üreten bizleriz. Gücümüzü bilelim, bilinçlenip örgütlenelim.