Seçim öncesinde sermaye partileri asgari ücretin arttırılması vaadinde bulunmuştu. Asgari ücretin 1300 lira olacağını vaat eden AKP hükümeti seçimden tek başına iktidar çıkınca, tüm işçiler Ocak ayında yapılacak zammı dört gözle beklemeye başladı. Ancak seçimin hemen ardından patronlar asgari ücretin 1300 lira olmasına itiraz edince AKP hükümeti hemen çark etmeye başladı. Asgari ücrete yapılacak zammın işsizlik fonundan karşılanması, patronların vergi yükünden muaf tutulması gibi çeşitli formüller düşünmeye başladı.
Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 5 bin liraya dayanmışken 1300 liralık asgari ücret sefalet ücreti olarak kalmaya devam edecektir. İşte UİD-DER bu gerçeği teşhir ederken, asgari ücretin vergi dışı bırakılması, vergilerin patronlardan kesilmesi, asgari ücretin işçi kurulları tarafından belirlenmesi gibi talepleri işçilerin gündemine taşıyor. Bu amaçla 14 Kasımda Sarıgazi’de “Asgari Ücret Adı Altında Sefalet Ücretine Hayır!” sloganıyla stant açtık. Asgari ücretin sefalet ücreti olduğunu anlatan bildirilerimizi dağıttık. Stantta sohbet ettiğimiz işçilerin birçoğu ya asgari ücretle çalışan ya da asgari ücretin biraz üzerinde ücret alan işçilerdi.
İşçiler yaşam koşullarının zorluğundan, ev kiraları, faturalar ödendikten sonra ellerinde bir şey kalmadığından bahsettiler. Çoğu zaman borç harçla ay sonunu getirdiklerini anlattılar. Ücretleri yetmediği için fazla mesailere kalmak zorunda olduklarını, yaşamın iş-ev arasında geçtiğini, sosyal bir yaşamlarının olmadığını söylediler. Örneğin 2 çocuk annesi bir ev hanımı “asgari ücret 4 kişilik bir ailede herkesin çalışması hesap edilerek belirleniyor ama bizim ailede sadece eşim çalışıyor. Ben çocuklara bakmak zorundayım. Sadece karın tokluğuna yaşıyoruz, hiçbir sosyal yaşamımız yok. Zenginler çocuklarını tiyatro, müzik gibi birçok kursa, aktiviteye gönderirken biz işçi aileleri hiçbir yere gönderemiyoruz. Bu da zamanla bizim, çocuklarımızın psikolojisinin bozulmasına neden oluyor” dedi. Başka bir işçi ise eşiyle bir yere bile gidemediğinden, ay sonunu zor getirdiklerinden bahsederek aslında işçi sınıfının yaşam koşullarının ne seviyeye geldiğini, işçilerin en doğal ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıklarını vurguladı.
Sohbet ettiğimiz işçilerin birçoğu asgari ücretin 1300 lira olması durumunda artan faturalar, vergiler, kiralarla yapılan zammın eriyip gideceğinin farkında. Pek çok işçiden “kaşıkla verip kepçeyle alacaklar” sözlerini duyduk.
İşçilerin karın tokluğuna çalıştığı ve hiçbir sosyal, kültürel yaşam alanlarının kalmadığı kapitalist sistemde, işçiler karamsarlığa ve umutsuzluğa itiliyorlar. Ancak stant vesilesiyle görüştüğümüz pek çok işçi sorunlarımızın çözümünün bir araya gelmekte ve örgütlenmekte olduğunun farkındalar. Bu anlamda UİD-DER’in işçilerin örgütlülüğünü sağlamak için yürüttüğü bu çalışmanın önemli olduğunu söylediler.