Günlerin birinde bir Kürt, bir Ermeni, bir Türk, üç arkadaş, üç kan kardeşi erik çalmak için bahçeye dalmışlar. Bahçe sahibi Türk olduğu için ilk önce Ermeni’nin yakasına yapışmış. “Hadi bunlar Türk’le Kürt, ikisi de Müslüman, sen benim dinimden de değilsin ne hakla benim eriğimi çalarsın” deyip Türk’le Kürdü din kardeşliği bahanesiyle bir kenara ayırıp Ermeni’yi iyice bir dövmüş. Sonra Kürde yönelmiş demiş ki “hadi bu Türk, ulan sen Türk bile değilsin, ne hakla benim eriğimi çalarsın!” Onu da dövüp bahçenin dışına atmış. Türk kenarda bekliyor. Kendisine torpil yapıldığını düşünerek şişiniyor. Ama sıra ona da gelir. Bahçe sahibi en son Türk’e dönerek “Ulan hiç utanmadın mı bir Kürt’le ve Ermeni’yle bir olup benim bahçeme girip eriğimi çalmaya” demiş ve onu da dövüp dışarı atmış. Bunlar can havliyle bir araya gelmişler. Kürt sormuş “ulan bu adam üçümüzü birden nasıl dövdü” diye. Türk cevaplamış, “gardaş biz kan kardeşimizi, Ermeni’yi dövdürtmeyecektik!”
Bugün de AKP hükümeti işçileri bölerek yalnızlaştırmaya çalışıyor. İşçiler “kendinden olmayan herkesi” düşman olarak görüyorlar. AKP’li CHP’liyi, Türk Kürdü, Sünni Aleviyi düşman olarak görmeye başlamış durumda. Oysa bu topraklarda farklı inançlara, farklı dillere mensup olan insanlar yüz yıllarca birlikte yaşamışlar. Kız alıp kız vermişler, tavukları tavuklarına karışmış. İktidar heveslisi AKP, insanları diline, dinine, milliyetine, cinsiyetine göre ayırıyor. Yıllarca birlikte yaşayan insanların arasına ayrımcılık sokup ırkçılığı körüklüyor ve başka dilleri, başka dinleri yok sayıyor. Oysa işçi sınıfı olarak, bu ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı inadına halkların kardeşliği demeliyiz. İşçi sınıfı uluslararası bir sınıftır.