Genellikle sigara paketini aldığımız zaman paketin üzerinde sigara öldürür, sağlığa zararlıdır, kanser yapar gibi yazılarla karşılaşırız. Aslında sigarayı alanlar da satanlar da sigaranın ne kadar zararlı bir şey olduğunu biliyorlar. Ama buna rağmen dünya nüfusunun 3’te 2’si sigara kullanıyor ve ilk sigaraya başlama dönemi ilkokullara kadar inmiş durumda.
Peki bu meret nasıl ortaya çıkmış ve bundan nasıl kurtulacağız? Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, böyle bir yazıyı yazabilmek için tam yedi senedir can atıyordum ve bugün çok mutluyum. Çünkü 10 yıl sonrasında, bir sevgili gibi onsuz duramadığım sigaranın poposuna tekmeyi yapıştırdım, bu biraz zor oldu tabii.
Şimdi ilk soruya dönmek gerekirse, bu meret ne zaman ortaya çıktı? Rivayet bu ya, sene bilmem kaçta, Amerikanın bilmem hangi bölgesinde yerli kabileleri varmış. Bu kabilelerin bazı sorunları varmış. Bu sorunlardan bir tanesi de, şimdiki gibi wc’ler olmadığından, tuvalet sorunuymuş. Ne zaman tuvaletleri gelse, ya bir ağaç arkasına ya taş arkasına ya da çalılıklara giderlermiş. Fakat başkaları görünce utandıklarından ve etrafa yayılan kokudan rahatsız olduklarından buna çeşitli çözümler aramışlar. Nihayet sonunda kabile üyelerinden bir tanesi bir çözüm bulmuş. Bu buluşa göre, tuvalet ihtiyaçlarını görürken tütünü nemli bir ağaç yaprağına sarıp fosur fosur içtikleri zaman, hem oradan geçenler dumanı görüp gelmeyecek, hem de kokudan biraz olsun kurtulunacaktır. Sonuçta bu buluş tutmuş ve herkes tarafından uygulanmaya başlanmış. Fakat bir süre sonra bu zıkkım alışkanlık yapmaya ve yaygınlaşmaya başlamış.
Hangi sebepten ortaya çıkarsa çıksın, bugün sigara çok ciddi hastalıklara yol açarken birilerine de çok büyük bir kâr kapısı açmış durumda. Bugün sigara tekelleri dünya devleri aralarında yer alıyor. Kapitalist sistem bir taraftan filmler aracılığıyla gençleri sigaraya özendirirken, diğer taraftan da bir sürü çaresizliğin, çıkışsızlığın içine sürükleyerek, sigara ve benzeri şeylere sevk ediyor. Gençlerin bu çıkışsızlığından kâr eden ise kapitalist tekeller oluyor. Aynı yukarıdaki gibi örnekleyecek olursak, kapitalizmin pis kokularından kurtulmak için bir beyin tıpası haline gelmiştir sigara.
Ben biraz da kendimden bahsetmek istiyorum. Sigara denilen meret ile nasıl tanıştım? 20 yaşıma kadar sigaradan hep nefret etmiştim. İnsanın yaşı ilerledikçe hayattan beklentileri de artıyor, bende de öyle olmuştu. Düzenli bir işimin olmayışı, aldığım ücretin bir türlü yetmemesi, iş saatlerimin çok uzun ve yorucu olması, insani ilişkilerin çürümüşlüğü, yarınımın belirsizliği, umutların bir bir tükendiği, güvensizlik, çaresizlik, yalnızlık, insanı insan yapan aktivitelerden yoksunluk, üretken yönlerimizin bir bir törpülenmesi, sırtımızı yaslayacak birilerinin olmaması, burjuva kültürün üzerimize bulaşması gibi daha birçok sebep sonucu sigaraya başladım. Geriye dönüp baktığım zaman sigara benden çok şey alıp götürdü. Defalarca sigarayı bırakma girişimim oldu. Fakat her defasında bir fırt daha, bir kereden bir şey olmaz, bu son gibi bahanelerle hep yeniden başladım.
Bu söylemlerle yıllarca hep kendimi kandırdım. Defalarca sigara bırakma girişimim ve pes etmem sonucu kendime olan güvenim ciddi anlamda sarsıldı. Hele bir işçinin söylediği şey hiç kulağımdan gitmiyor: “O kadar doğru şeyler söylüyorsun ama hep sigaraya yenik düşüyorsun.” Bence aslında şöyle demek istiyordu: “Sen sigaraya karşı savaşamıyorsun ki kapitalizme karşı savaşasın!” Gerçekten de doğru. Bu yüzden “bizler bir sigaraya yenik düşersek kapitalizme karşı nasıl savaşacağız” diye sordum kendi kendime. Evet dostlar, ne yazık ki biz sigaraya yenik düşüyoruz. Yok ben keyfimden içiyorum, hoşuma gidiyor, azalttım gibi şeyler, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil.
Kendi işlerimizi yapmak için para bulamazken, sigaraya tonla para harcıyoruz. Bizlere harcanan emeği görmeden durmadan bedenimizi zehirliyor ve sigaraya yenik düşüyoruz. Kimse kusura bakmasın, kendimize karşı savaşmadan kimseyle savaşamayız. Diğer insanlardan şanslı olduğumuzu söyleyen bizler, işçi sınıfının mücadelesi ve güzel bir dünya için öncelikle zaaflarımıza karşı mücadele vermeliyiz.
Kapitalizmin pisliklerinden kurtulmak için istemek yetmiyor, bunun için mücadele etmek gerekiyor. Yolumuz çok uzun ve engebeli ama sevdalarımız, özlemlerimiz de çok büyük ve inancımız sağlam, yeter ki isteyelim ve mücadele edelim. Üstelik şanslıyız. Çünkü tek değiliz, çaresiz değiliz, her an yanımızda dostlarımız var. Yani çare karşımızda duruyor. Her düştüğümüzde omzumuzda bir dost eli var, başımız sıkıştığında gideceğimiz bir yer var. UİD-DER’imiz var.