Sezonluk üretim yapan ve yılın ortalama üç ayında çok az sayıda işçiyle üretimine devam eden bir fabrikada çalışıyorum. Fabrikada çalışan işçilerin büyük bölümü 15-20 yıldır burada çalışıyor ve her sezon bitiminde işten çıkarılıp sezon başladığında tekrar işe çağırılıyorlar. Ancak bu üç aylık ara dönemde ihtiyaç olduğunda bir hafta ya da bir aylığına çağırılıp çalışan işçiler, yevmiye usulü ile (ki bu yevmiye sigortalı çalıştıkları dönemdeki yevmiyelerinin yarısı kadar) sigortasız ve sendikal hakları olmadan çalışıyorlar. Bu durum yıllardır böyle devam ediyor.
Ancak sizlerle asıl paylaşmak istediğim, işten çıkarmanın olduğu gün yaşanan tablo. Fazla mesaiye kalan işçilere saat 17:30’da yemek veriliyordu ve o gün de fabrikanın neredeyse tamamı mesaiye kalmıştı. Bizler yemek sırasındayken müdür yemekhaneye geldi ve insanların yemeklerini almalarını bile beklemeden parmağıyla tek tek işaret ederek, “sen, sen, sen yarın gelmiyorsunuz! Sezon bitti, gidip çıkış işlemlerinizi yaptırın. İhtiyaç duyduğumuzda biz size döneriz” dedi ve yemeğini alarak masasına oturdu. Bunu duyan işçiler de ellerindeki tabldotları bırakıp muhasebeye çıktılar.
İnsanlar o kadar alışmışlar ki bu duruma, yıllardır emek verdikleri, alınteri döktükleri fabrikadan bu şekilde çıkarılmaları güçlerine gitse de hiçbir tepki göstermiyorlardı. Patronun hiç de umurunda değildi bu durum. Çünkü o üretimin yoğun olduğu dönemde Cumartesi, Pazar, bayram, gece mesaisi demeden hepimizi çalıştırmış, yıllık üretimini o birkaç aya sıkıştırarak fazlasıyla kâr elde etmişti. İnsanların aylarca evlerine tek kuruş götürememeleri, bu sürede nasıl geçindikleri, sigortalı olmadıkları için sağlık haklarının bile olmadığı onun derdi değildi.
Evet, dostlar, her şey gösteriyor ki biz işçilerin birbirimize güvenip bir arada durmaktan ve bu düzene karşı mücadele etmekten başka seçeneği yok. Çünkü bizler mücadele etmediğimiz sürece hiçbir şey ellerimize sunulmayacak!