Türkiye’de ve Ortadoğu’daki savaşı körükleyenlerin ve milliyetçi histeri kampanyalarıyla sorunu önümüze getirenlerin aslında hedefledikleri çok farklı şeyler var. Başkanlık sisteminden tutun da bölgesel güç olma hayallerine kadar birçok arzu ve istekleri var.
Bu burjuvalar saraylarda, villalarda oturup üzerimizde daha fazla etki kurmanın, bizi bölüp parçalamanın, daha çok sömürmenin hesaplarını yapıyorlar. Dünyadaki tüm egemenler adeta sırt sırta vermiş tankıyla, topuyla üzerimize geliyorlar. Bizi vuracak silahları bize ürettiriyorlar, vergilerimizle daha çok silah alıp bizi daha çok vuruyorlar. Kendi saltanatlarını koruyabilmek için türlü türlü senaryolar yazıyorlar, bizi inançlarımız, dilimiz, kimliğimiz, kıyafetimiz, kültürümüz üzerinden bölmeye, parçalamaya çalışıyorlar.
İşte bu sömürücüler, sıra bizim çalışma koşullarımıza, aldığımız düşük ücretlere gelince de bin dereden su getiriyorlar. 7 Haziran seçimi öncesinde muhalefet asgari ücretin arttırılmasından bahsedince iktidardakiler şunları söylemişlerdi: “Şu an çok dengede gidiyoruz, eğer işçilere zam yaparsak bu dengeler alt üst olur, belki kriz bile çıkabilir. Zaten asgari ücret en alt limittir, şu an birçok işyerinde işçiler asgari ücretin üstünde çalışıyor. Asgari ücret büyük paradır, onunla tabi ki geçinilir. Bu muhalefet böyle bol keseden atıyor da kaynağı nereden bulacak?”
7 Hazirandan sonraysa, 1 Kasım seçiminde işçilerden oy alabilmek için “asgari ücret 1300 lira olacak. Emeklilerin maaşını her ay yüz lira daha artıracağız, bedava internet getireceğiz. Taşeron işçiliği kaldıracağız” demeye başladılar. Peki, işin aslı gerçekten de onların söylediği gibi miydi? Yani altı ay önce kara propaganda yapanlar altı ay sonra nasıl oldu da birden değişmişti? Bu soruları kendimize çokça sormuşuzdur, ama bir de şunu soralım: Bize “veremiyoruz” dedikleri paraları acaba nerelere harcıyorlar?
Bize “veremiyoruz” dedikleri paralarla kendilerinin neler yaptığını saymakla bitiremeyiz. Ama bu paralarla öyle şeyler yapıyorlar ki görmezlikten de gelemeyiz. İşçilere gelince kaynak yok diyorlar, ama milyarlar harcayıp savaş uçakları kaldırıyorlar. Milyarlar harcayıp Kürt kentlerine bombalar atıyorlar. Durmadan silahlanmaya paralar harcıyorlar. Peki, bu egemen güçler parayı kimden alıp kime karşı silahlanıyorlar? Kimlerin kaynağını gasp edip hangi kirli işleri için kullanıyorlar? Bunları bize yapanların 7 Haziran öncesi ya da sonrası bize verdikleri vaatlerin bizim için ne gibi bir inandırıcılığı olabilir? Yürekleri varsa bize barış vaadi versinler, eğer insan olduklarını iddia ediyorlarsa hakkımızdan çalmasınlar. Madem kendilerini dürüst addediyorlar bize bu yalanları söylemesinler.
Artık anlamalıyız ki, “terörle mücadele ediyoruz” diye naralar atanlar aslında egemenlerin tetikçilerinden başkası değildir. Ve bu sömürücülerin niyeti de biz işçileri bölmek parçalamak, bizi birbirimize düşman etmek, savaş cephelerine sürmek ve bu şekilde düzenlerini devam ettirmektir.