
UİD-DER’li işçiler olarak, işçi ve emekçi semtlerinde sınıf kardeşlerimizi sorunlarımız etrafında birleşmeye, sınıfımıza yönelik saldırılara karşı mücadeleye çağırmaya devam ediyoruz. 13 Aralık Pazar günü Bağcılar’da yaşayan işçi ve emekçilere seslendik. Bağcılar Fatih Mahallesi’nde yürüyüş yolu boyunca sefalet ücreti olan asgari ücret ile ilgili taleplerimizi dillendirdik, patronların ardı arkası kesilmeyen saldırılarına karşı birlik olmamız gerektiğini haykırdık, bildiri ve İşçi Dayanışması gazetemizi uzattığımız işçi ve emekçilerle sohbetler ettik.
Mahkûm edildiğimiz insanlık dışı çalışma ve yaşam koşulları, acılarımızı arttırıyor, sabrımızı tüketiyor, öfkemizi çoğaltıyor. İstikrar ve huzur vaatlerinin aksine yüzümüz gülmek bilmiyor. Asgari ücret artsa bile cebimizden çıkan para azalmıyor. Sohbet ettiğimiz işçi ve emekçiler, bu sefalet düzeninde sürdürdükleri yaşamlarından şikâyet ediyor, tepkilerini dile getiriyorlar. UİD-DER olarak yürüttüğümüz mücadeleyi ve yükselttiğimiz talepleri sahipleniyorlar. Tekstil ve inşaat işçilerinin yoğunlukta olduğu Bağcılar’da işçiler, uzun iş saatlerinden, düşük ücretlerden bıkıp usanmış durumdalar. Asgari ücrete yönelik zammın aslında bir aldatmaca olduğunun farkında olan işçiler, bu sefalet ücretinin hiçbir şekilde yaşamlarını sürdürmeye yetmeyeceğini dile getiriyorlar. İki kat ezilen ve sömürülen işçi kadınlar ve ev kadınları, işyerlerinde ve evlerinde yaşadıkları sorunlardan bahsediyorlar. Patronların sürdürdükleri saldırıların son bulmasını, artık gözyaşı dökmek istemediklerini ifade ederek savaşların bir an evvel bitirilmesini istiyorlar. Suriyeli mülteci işçilerin de yoğunlukta olduğu Bağcılar’da, sohbet ettiğimiz mülteci işçiler yaşadıkları onca sorun karşısında ne yapacaklarını bilemediklerini, çaresiz bırakıldıklarını anlatıyorlar. Sohbet ettiğimiz Suriyeli bir kadın “Eşim inşatta çalışıyor ve aldığı ücret kirayı ödemeye bile yetmiyor. Ben de çalışmak zorundayım ama küçük kızıma bakmak zorunda olduğum için çalışamıyorum. Ak Saray için milyonlarca lira harcanırken biz insanlık dışı koşullarda yaşıyoruz. Birlik olmaktan başka çaremiz yok” şeklinde konuşarak bu sefalet düzenine karşı tepkisini dile getirdi. Bir başka kadın işçi ise öğretmenlerin atanamadığı, üniversite mezunlarının ya işsiz kaldığı ya da başka işlerde düşük ücretlerde çalışmak zorunda kaldığı böyle bir ülkede kendi çocuğunun geleceğinden endişe ettiğini ve artık böyle gitmemesi gerektiğini ifade etti.
Yaşamlarımızı felakete çeviren tüm bu sorunlarımız karşısında birleşme ve mücadele çağrımıza, yükselttiğimiz taleplere kulak veren işçiler, içinde bulundukları yaşamın artık değişmesini istiyor ve insanca bir yaşam arzuluyorlar. Ancak arzularımızın ve özlemlerimizin gerçekleşeceği insanca bir yaşama kapitalist sistemde ulaşmamız mümkün değildir. Asgari ücret altındaki bu sefalet ücretine, düşük ücretlere, uzun iş saatlerine hayır diyelim ve insanca bir yaşam için kapitalist sömürüye karşı mücadele edelim!