
Geçtiğimiz günlerde Türk-İş Genel Merkez Kongresi yapıldı. Çoğu kongrelerini muhalif bir liste olmadan geçiren Türk-İş yönetiminin bu sene de kongresinde muhalefet yoktu. Tek listeyle seçime girildi. Bunun anlamı yönetimin çok iyi işler yaptığı değil. Maalesef geçmiş yıllarda muhalefet yapan sendikaları da içten bir bir çökertiyorlar.
Türk-İş kongresini Türk-İş’e bağlı bir sendikanın üyesi bir işçi olarak medyadan takip ettim. Kongreye davet edilen siyasetçiler, devlet bakanları, Başbakan ve Cumhurbaşkanı konuşmalar yaptılar. Kongrede Cumhurbaşkanının boy boy fotoğrafları asılıydı. En başta şunu söylemek istiyorum. İşçiye gelince her fırsatta “siyasetten uzak durun”, “sendikaya siyaseti sokmayın” diyenler, Cumhurbaşkanının fotoğraflarıyla salonu süslemiş ve kürsüyü bütün sermaye politikacılarına açmışlardı. Tabi ki hesap soran yok. Rahat takılıyorlar. Ama “biz işçileri de asla küçümsemeyin” diyerek bir hatırlatma yapmak isterim.
Gelelim konuşmalara; Allah aşkına bu nasıl iş? Sendikacılar işçilerin sorunlarını, iş kazalarını, kıdem tazminatına yönelik fon saldırısını, işçiden kesilen vergileri, güvencesiz çalışmayı, taşeronu ve işçilerin yaşadığı diğer sorunları konuşacaklarına, kürsüden Cumhurbaşkanına övgüler yağdırdılar. Biz işçilerin sorunlarını önemsemeyen ve bizden kestikleri aidatlarla sırtımızdan geçinen bu sözde işçi temsilcilerini, sözde sendikacıları asla affetmeyeceğiz. Bir işçi konfederasyonunun kongresinde konuşması, söz alması gereken üye işçilerken, grevci-direnişçi işçilerken onları iliğine kadar sömürmenin hesabını yapanlara işçilerin kürsüsü ardına kadar açıldı. İşçilere iki çift laf etme hakkı tanınmazken, bu kürsüden savaş politikalarına destek istendi. Yani bizim olması gereken işçi kürsüsü burjuva politikacıların kirli siyasetlerine alet edildi.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay kongredeki konuşmasında; kıdem tazminatına ilişkin Erdoğan’ın Başbakan iken konuyla ilgili “sendikalarla anlaşmadan düzenleme yapmayacağız” yönünde söz verdiğini hatırlatarak şunları söyledi: “Sözünüz var. Size ihtiyacımız olduğu zaman kapınızı çalacağız.” Allah aşkına diyorum, Türk-İş Başkanının bu sözlerinden ne anlıyorsunuz? Ben şöyle anlıyorum: Kıdem tazminatı kalkacak ama şöyle olsun, böyle olsun pazarlıkları dönüyor. Biz işçilerin güvencesi Erdoğan’ın sözleri mi? Böyle güvence mi olur! Biz işçiler Türk-İş Başkanına şunu hatırlatmak istiyoruz: Kongreden önce başkanlar kurulunda kıdem tazminatıyla ilgili bir karar alınmıştı. “Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir. Kıdem tazminatına dokunulursa genel grev sebebidir” denilmişti. Evet, Ergün Başkan, biz işçiler de bu kararı sizlere hatırlatırız.Son olarak da şunları söyleyerek bitirmek isterim: Biz işçiler olarak işçi sendikalarının kongrelerinde işçilerin yaşadığı sıkıntıların ve işçi sınıfının geleceğinin tartışılmasını istiyoruz. Biz işçiler, sendikal eğitim istiyoruz. Oralar biz işçilerindir, kendi evimizde horlanmak istemiyoruz. Yeri ve zamanı geldiğinde evimize sahip çıkmasını, dosta da düşmana da gücümüzü göstermesini biliriz. Yeter ki biz işçiler birleşmesini ve geleceğimize sahip çıkmasını bilelim.