Çalışma Bakanlığı tarafından örgütlenen ve hükümet, sermaye ve işçi temsilcilerinin yer aldığı Çalışma Meclisi’nin 11. toplantısı bugün Ankara’da yapıldı. “İstihdam Politikaları” başlığıyla düzenlenen toplantıya Başbakan Davutoğlu’nun yanı sıra, işveren ve işçi sendikaları temsilcileri katıldı. Toplantının açılışında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, esnek ve güvencesiz istihdamı teşvik eden Ulusal İstihdam Stratejisi’ni bir reform olarak sundu. İstihdama ilişkin politikalarını bu strateji temelinde sürdüreceklerini kaydeden Soylu, işçi sınıfına saldırıların önümüzdeki dönemde de süreceğinin haberini vermiş oldu. Esnek çalışma biçimlerine vurgu yapan Soylu, Türkiye’de “işsizlik” değil “mesleksizlik” sorunu olduğunu iddia etti ve işsizliğin üzerini bu sözlerle kapatmaya çalıştı.
Burada bir konuşma yapan Başbakan Davutoğlu da Çalışma Bakanı’nın sözlerini tekrarladı. İşçilerin sorunlarına çözüm bulmak gibi bir derdi olmayan Davutoğlu, Türkiye’nin Ortadoğu ve bölgede sürdürdüğü savaş politikalarını meşrulaştırmaya çalıştı. Kamuda yardımcı işlerde çalışan yüz binlerce taşeron işçiye kadro verilmeyeceğini ifade eden Davutoğlu, çığ gibi büyüyen taşeronluk sorununun çözümüne dair de bir öneri sunmadı. Asgari ücretin 1300 lira olması meselesine de değinen Davutoğlu, maliyetin bir kısmını devletin üstleneceğini söyleyerek patronlar sınıfına müjde verdi.
Çalışma Meclisi’nin 11. Toplantısı’nda konuşan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın, asgari ücretin artışı nedeniyle işverenler üzerinde oluşacak ek maliyetin devlet tarafından üstlenilmesi gerektiğini söylemesi de dikkat çekti. Bir işçi sendikaları konfederasyonu olan Türk-İş’in üst yönetimi, işçilerin değil kapitalistlerin çıkarlarını savunmakta, işçilerin değil patronların derdiyle ilgili olmaktadır. Hükümetin bu ek maliyeti İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ya da vergileri arttırarak karşılayacağını çok iyi bilen Türk-İş üst bürokrasisi, işçilere yapılacak zammın dolaylı yollardan geri alınacağını umursamadığı gibi, bunun yolunu da göstermektedir.
Beko’dan hükümete eleştiri
DİSK Genel Başkanı Kani Beko da Çalışma Meclisi toplantısında bir konuşma yaptı, AKP hükümetinin ve sermayenin işçi sınıfına dair politikalarını eleştirdi. Konuşmasında 64’üncü hükümetin eylem planındaki başlıklara değinen Kani Beko, bu planda yer alan “esneklik” vurgusunun çağdışı bir çalışma biçimini işçilere dayattığını söyledi. Eylem planının tüm maddelerinin, Ulusal İstihdam Stratejisi doğrultusunda belirlendiğine dikkat çeken Kani Beko, kıdem tazminatının gasp edilmesi, özel istihdam büroları ve taşeron çalıştırma ile esnek çalışmanın yaygınlaştırılmak istendiğini ifade etti.
Kıdem tazminatının fona devredilmesinin iş güvencesini ortadan kaldıracağını ve bu nedenle kabul edilemez olduğunu vurgulayan Beko, daha önceden oluşturulan fon örneklerine de değinerek, bu fonların yağmalandığını hatırlattı. Kıdem tazminatını alamayan işçilerin kıdem tazminatı alması için fona devir gibi bir uygulamaya gerek olmadığını söyleyen Beko, 1475 sayılı yasanın yürürlükteki maddesinde küçük bir değişiklik ile bu sorunun çözülebileceğini söyledi. Kıdem tazminatı alamayan işçilerin bu haklarının “daha sonra işverenden mahsup edilmek üzere” Ücret Garanti Fonu’ndan ödenebileceğine dikkat çeken Kani Beko, ancak Kıdem Tazminatı Fonu dayatmasında amacın bu olmadığını vurguladı.
İşsizlik Fonu’nun da karayollarına, işverenlerin SGK primlerine aktarıldığını ifade eden Kani Beko, bu fondaki 92 milyar lira paranın işçilerin parası olduğunu vurgulayarak “Sanki açlık sınırının altında yaşayanlar işverenlermiş gibi bu para onlara aktarılıyor” dedi.
AKP iktidarının Kamu Yönetimi Temel Kanunu’ndaki değişikliklerle 2003 yılından itibaren taşeron çalıştırmayı yaygınlaştırdığına, bir “Taşeron Cumhuriyeti” kurduğuna dikkat çeken Kani Beko, taşeronlaşmayla beraber iş cinayetlerinin de arttığının altını çizdi, DİSK’in “Ayrımsız, kayıtsız, şartsız tüm taşeron işçilere kadro” talebini bir kez daha dile getirdi.
Asgari ücret tartışmalarına da değinen Kani Beko, 1300 liranın bir ilerleme olmakla beraber açlık sınırının altında olduğunu, açlık sınırının altında bir asgari ücretin kabul edilemeyeceğini söyledi. Kani Beko TÜİK’in dahi asgari ücret için en az 1599 lira olması gerektiğini tespit ettiğini hatırlatarak, DİSK’in bu konudaki çalışmaları sonucu asgari ücretin 1900 lira olması gerektiğini söyledi.
Konuşmasının sonunda Türkiye’de yoğunlaşan çatışmalar sonucu akan kana ve gözyaşına değinen Kani Beko, “Bu kardeş kanı dursun, çocuklar ölmesin” dedi. “Askerler ölmesin, polisler ölmesin, gençler ölmesin, Türkler de ölmesin, Kürtler de ölmesin” diyen Kani Beko, her zamankinden daha fazla barışa ve kardeşliğe ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.