
Kimim ben, ne yapıyorum burada
Üşüyorum, insanlar yabancı
Annem, babam, kardeşlerim nerede
Oyun oynadığım sokaklar nerede
Silah, bomba seslerini iyi bilirim
Yıkılmış bir kentin çocuğuyum ben
Sabahın ayazı, hava buz gibi, üst geçitte savaşın mağduru Suriyeli bir çocuk oturmuş betona, mendil satıyor. Soğuktan eli yüzü donmuş. Acıkmıştır diye kucağına yarım ekmek yiyecek koyulmuş. Yanına yaklaştım. “Sen bu soğukta ne yapıyorsun?” diye sordum. Türkçe bilmediği için bir şey demedi. “Suriyeli misin?” diye sordum kafasını salladı. Bu çocuklar, sıcak evlerinde ve kendi topraklarında huzur içinde yaşamaları gerekirken, kapitalistlerin kâr uğruna çıkardıkları emperyalist savaşların kurbanı oluyorlar. Türkiye’de milyonlarca savaş mağduru Suriyeli var. Yoksulluk içinde yaşamaya çalışıyorlar. Lafa gelince “çocuklar bizim geleceğimiz” derler ama nedense savaşların en mağduru çocuklar oluyor. Şimdi bu çocuğun suçu nedir? Savaşın ne demek olduğunu bile bilmiyor! Küçük bedeniyle kapitalistlerin kârları uğruna çıkardıkları savaşa da anlam veremez. Suriye’de süren savaş milyonlarca insanı yerinden yurdundan etti. Savaşın zulmünden kaçarak çeşitli ülkelere sığınan mülteciler ölüm kalım mücadelesi veriyorlar. Deniz yoluyla Avrupa’ya gitmeye çalışan Suriyeli mültecilerin sonu ise Aylan Kürdî gibi oluyor. Yeryüzü kan gölüne döndü, denizin dibiyse mültecilere mezar oldu. Egemenler işçi-emekçileri çıkardıkları paylaşım savaşlarına sürüklüyorlar. İşçi sınıfı örgütlenip haksız savaşlara dur demeli. Dili, dini, rengi ne olursa olsun işçiler kardeştir. İşçi sınıfının kapitalistler için dökecek kanı yoktur!