İşim gücüm yok
İşsizim yani
“kaldırım mühendisi” derler bizim buralarda
İşsiz güçsüz dolanan adama
“kaldırım mühendisi”
Kaldırım mühendisi değilim ama
Kaldırımları arşınlıyorum işsiz kaldığımdan bu yana
İş gene ayaklarıma düştü
Bir de
Artık beni taşımaktan iyice incelmiş ayakkabılarımın tabanlarına
Öğrendim;
İşçi kahvelerinin işsiz müdavimlerini
Ve
Ucuz cıgara dumanı altındaki ucuz hayallerini
Bir de “dinlenme parkı” dedikleri parkların
İşsiz-güçsüzlerin
Evsiz-barksızların evi olduğunu
Öğrendim caddelerin enini boyunu
Çıkmazlarını sokakların
Bir de hangi egzoz gazının hangi motora ait olduğunu
Yoksa
Bilmem mühendisliğin ince hesaplarını
Ama bilirim işsizliğin her türlüsünü
Bir de yokluğun
Bilirim sorgusuz sualsiz yaka paça atılmanın
Yürek burkan acısını
Bir de akşam olunca
Tenhalaşıp durulunca sokaklar
Aşsız ve ekmeksiz evin yolunu tutunca bu ayaklar
Omuzları düşürüp yürümenin
Cansız bir bedeni sürür gibi sürümenin ne demek olduğunu.
Hele bir de
Elin cebine gidince
Son dal cıgaran da tükenmişse efkârından önce
Vaaay anam vay
Tutunacak son dalı da yitirmiş gibi gelir işsiz adama.
İşim gücüm yok
İşsizim yani.
Son demindeyim işsizliğin hem de
Ben daha çoook işsiz kalırım
“İş” denen şey kaldıkça kapitalist efendilerin tekelinde