
Patronlar her türlü yolu kullanarak işçileri baskı altına almaya çalışırlar. Çıkıp karşımıza utanmadan “biz bir aileyiz derler.” Ancak ücret konusuna gelince nedense aile olduğumuzu unuturlar. Patron güdümlü sendikalar ise işçi sendikası maskesi altında sermayeye hizmet eder, mücadeleci işçilere engel olurlar.
Örgütsüz işçiler, haklarının yendiğini bilseler dahi buna karşı ne yapabileceklerini bilemezler. Denize düşen yılana sarılır misali hakkını arayacağını düşündüğü devletin bazı kurumlarına başvurur. Bu şekilde hakkını alacağını zanneder. Ancak şunu bilmez; bu ülkeyi patronlar yönetiyorsa bu kurumları da patronlar yönetiyordur.
Bizim fabrikada uzun zamandır maaşlar geç ödeniyor, mesailer zorunlu tutuluyor, yemekler kötü, tuvaletler kilitleniyor. Bazı arkadaşlar bu sorunların çözümü için Çalışma Bakanlığını aradılar, bazıları da sendikayı konfederasyona şikâyet etti. Fakat bizim patron hükümetin has adamlarından, sendika ve bağlı olduğu konfederasyon ise hükümetin bir örgütü gibi çalışıyor. Bu şikâyetler sonucunda bakanlıktan ses seda çıkmadı. Sendika ise birkaç teskin edici konuşmadan başka bir şey yapmadı.
İşte biz işçilerin bugün asıl sorunu budur: Kendimize ve işçi arkadaşlarımıza güvenmeyip, bir domuz topu gibi birleşip bizi sömürenlerden medet ummak! Sorunlarımızın çözümü için bize yardım edecek olanlar bizi sömüren patronlar sınıfı değildir. Biz işçiler ancak kendi gücümüze ve örgütlülüğümüze güvenirsek sorunlarımızı çözebiliriz.
Yaşasın İşçilerin Örgütlü Mücadelesi