
267 liralık zamla birlikte asgari ücret 1177 lira oldu. Asgari Geçim İndirimini (AGİ) de dâhil ettiğimizde bu rakam 1300 liraya çıkıyor. Daha önce asgari ücret net 910 liraydı, 90 liralık AGİ ile birlikte işçinin eline 1000 lira geçmekteydi. Şimdi hükümet ve patronlar, AGİ’yi de dâhil ederek işçileri aldatmaya ve asgari ücreti 1300 liraymış gibi göstermeye çalışıyorlar. Patronlar, asgari ücrete yapılan 267 liralık zammı işçilere yansıtmamak için de oyun peşindeler. Meselâ asgari ücrete zam yapılmadan önce ücreti net 1100 lira olan işçiye 77 lira zam yaparak “al işte senin de ücretin 1300 lira oldu” diyorlar. Yani 267 lira değil 77 lira zam yaparak! Böylece işçinin ücreti asgari ücrete eşitlenmiş oluyor, çünkü asgari ücretin altında ücrete işçi çalıştırmak yasak! Oysa işçilerin beklediği 77 lira değil 267 liradır.
Üstelik asgari ücret zammından sonra hükümet; ulaşım, elektrik ve doğal gaz dâhil iğneden ipliğe her şeye ama her şeye zam yaptı ve 267 liralık zam hayat pahalılığı karşısında şimdiden eridi. Belki sayısal olarak asgari ücret AGİ dâhil 1300 liradır ama gerçekte, hayat pahalılığı karşısında çok daha düşüktür.
Dört kişilik bir aile için açlık sınırının 1400, yoksulluk sınırının 4 bin 500 lira olduğu bir ülkede, 267 liralık zam işçilerin derdine deva olamaz, olmamaktadır. Ancak patronlar bu 267 liralık farkı bile işçilere vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. İşçileri aldatmaya, olmadı işten atmakla tehdit ederek taleplerini bastırmaya çalışıyorlar. Buna karşı başta sendikalı işyerleri olmak üzere binlerce işyerinde işçiler tepkililer ve 267 liralık farkı istiyorlar.
Metal Fırtınasının ateşini yakan Bursalı Renault işçileri, 267 liralık farkın kendilerine verilmesi ve ücretlerinin yükseltilmesi için günlerdir eylem yapıyorlar. Renault işçilerinin kararlı tutumu ve mücadelesi, aynı Türk Metal’den istifa etme sürecinde olduğu gibi tüm işçilere örnek teşkil ediyor. Nitekim Bursa’da TOFAŞ dâhil birçok fabrikanın işçileri asgari ücret farkını almak üzere harekete geçmiş durumda.
Gebze’de ise Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu pek çok fabrikada işçiler huzursuzlar. İşçiler, 267 liralık farkın kendilerine ödenmesini istiyorlar, aksi halde eylemlere başlayacaklarını ifade ediyorlar. Sendikalarını da mücadeleye davet ediyorlar. Keza Çelik-İş’in örgütlü olduğu işyerlerinde de işçiler tepkilerini çeşitli kanallardan ifade ediyorlar. Meselâ İstanbul Dudullu Sanayi Bölgesindeki en büyük metal fabrikalarından biri olan Gamak Motor fabrikasında çalışan işçiler, kısa süre önce imzalanan toplu sözleşmeye tepkililer ve bu tepkilerini kendilerine saat hediye eden sendikaya da gösterdiler. İşçiler saatleri ya almadılar ya da kırarak iade ettiler. Gamak işçileri, ücretlerinin düşük olduğunu ve 267 liralık asgari ücret farkının kendilerine ödenmesini, bunun hakları olduğunu dile getiriyorlar. Sendikalı olmayan yüzlerce işyerinde de işçiler tepkilerini çeşitli biçimlerde ifade ediyor ve haklarını istiyorlar.
Biz işçilerin çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün kötüye gidiyor. Düşük ücretler, hayat pahalılığı işçilerin belini büküyor. Ailesini geçindirmek zorunda olan işçiler, gelirlerini arttırmak için fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar. Bu da iş saatlerini uzatıyor ve işçiler işle ev arasında bir çizgiye mahkûm oluyorlar. İşçiler ailelerini ve sevdiklerini göremiyor, zaman ayıramıyor ve toplumsal yaşamdan kopuyorlar. Bu ise psikolojik sorunlar dâhil pek çok soruna neden oluyor. Uzun ve yorucu çalışma saatleri en başta iş kazalarına ve iş cinayetlerine davetiye çıkartıyor. Yorgunluk ve buradan doğan dikkatsizlik, iş güvenliği önlemlerinin alınmamasıyla birleşerek işçilerin canını alıyor. 2014’te 1886, 2015’te ise 1730 işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesi bu acı gerçeğin bir ifadesidir.
Patronlar ve hükümet ise işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını zerre kader önemsemiyor. Onlar işçilerin tüm haklarına el koyma peşindeler. İşçileri sefalete mahkûm eden, iş cinayetlerinde ölüme gönderen patronlar ve hükümet; şimdi de kıdem tazminatımıza el koymak, özel istihdam büroları kurarak bizleri aynı köleler gibi kiralamak, alıp satmak istiyorlar. Görüleceği üzere, biz işçiler her taraftan saldırı altındayız. Bu saldırılara ancak birleşik ve örgütlü bir mücadeleyle dur diyebiliriz. Asgari ücret farkının ödenmesi, kıdem fonunun ve kölelik bürolarının kurulmasının önüne geçilebilmesi için tüm işçiler olarak sesimizi yükseltmeliyiz.