6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu 74. maddesine istinaden kaymakamlıklar aracılığı ile tüm OSB ve işyerlerine kaymakamlıklar ve ilçe emniyet müdürlüklerince bir üst yazı gönderildi. Bu üst yazıda ve ekte, işyerinin giriş çıkış kapılarının fotoğrafları, sendikalı sendikasız işçilerin sayısı, grevin hayatı etkileyip etkilemeyeceği, toplu sözleşmeye dâhil olup olmadıkları, işyerine ait araçların listesi gibi birçok bilgi isteniyor.
Akla ilk olarak mülki amirin neden bu bilgileri toplamaya ihtiyaç duyduğu, neyin hazırlığını yaptıkları soruları geliyor. İlgili kanun maddesinde durum şu şekilde gerekçelendiriliyor: “Mahallin en büyük mülkî amirleri halkın günlük yaşamı için zorunlu olan ve aksaması muhtemel hizmet ve ihtiyaçları karşılayacak, işyerinde faaliyetin devamlılığını sağlayacak tedbirleri alır.” Bu tedbirler kesinlikle işçileri düşünen bir yaklaşım değildir. Tam tersine asıl niyet bir işçi mücadelesinin patlak vermesi durumunda nasıl yapar eder patronu düze çıkartırız hesabıdır ve olası “toplumsal olayların” önüne geçme planlarıdır.
Yasa maddelerinde yer alan bu tip muğlâk ve dikkatle bakılmadığında sanki toplumun yararınaymış gibi görünen maddeler, zamanı geldiğinde, burjuvazinin çıkarları doğrultusunda yorumlanır ve bu maddelerin neden yasa maddelerinde yer aldığı da pratik uygulamalarla ortaya çıkar. Patronlar sınıfı olağan dönemlerde dahi, olası tehlikelere karşı önlemler alır. İçinden geçtiğimiz dönem olağanüstü koşulların biçim verdiği bir dönemdir. Olağan dönemin yasaları da bugün olağanüstü biçimde kullanılıyor. Her türlü muhalefete karşı olan, tüm toplumun kendi hedeflerinin arkasında durmasını isteyen ve “güçlü iktidar” imajının zedelenmesini istemeyen iktidar tedbirlerini alıyor. Olası bir grevin veya işçi direnişinin, iktidarın çıkarlarına zarar vermemesi için, iktidarın gücünü sarsacak bir algıya sebep olmaması için önden hazırlığını yapıyor.
Devrimci işçiler olarak geçmiş mücadele deneyimlerinden öğrendiğimiz şu: patronlar saldırır, hükümetler yasalarıyla, polisiyle, yargısıyla işçileri baskı altına almaya çalışır. Ancak biz bunlara pirim vermeyeceğiz. Tıpkı Türkiye işçi sınıfı tarihinde bir kıvılcım olan Kavel grevinde olduğu gibi, meşruluğunu kendisinden alan bir anlayışla bugün de her mücadeleyi örgütlemeliyiz. Tıpkı DGM’ye karşı mücadele yürüten Profilo işçileri gibi bugünkü faşist tırmanışa karşı mücadele etmeliyiz.