Para ve kâr üzerine kurulu kapitalist sistemde hayat, egemenlerin keyiflerine göre işliyor. Sermayelerini çoğaltmak isteyen patronlar sınıfı bu uğurda sömürüyü artırıyor, yoksulluk, açlık, savaş ve ölümler biz işçi emekçilerin payına düşüyor. İçinden geçtiğimiz süreçte kriz derinleşiyor, savaşın yakıcılığı şiddetlenirken faşizme giden yolun taşları da döşeniyor.
Böylesi bir süreçte savaş gerçekliğini ve “güzel bir hayata nasıl ulaşabiliriz?” sorusunun cevabını konuşmak için, bir film etkinliğiyle bir araya geldik. 28 Şubatta UİD-DER’in Sefaköy temsilciliğinde çeşitli sektörlerden işçiler, lise ve üniversiteli öğrencilerle birlikte “Hayat Güzeldir” filmini izledik. Film kısaca 2. Dünya Savaşı sürecinde Almanya’nın İtalya’yı işgal ettiği dönemi konu alarak, düşman ırk olarak belletilen Yahudilerin yaşadığı vahşeti farklı bir tarzda işliyor. Bir baba toplama kampını çocuğuna bir oyunmuş gibi yaşatmaya çalışıyor. Fakat filmde anlaşılıyor ki oyun olarak anlatılanlar gerçeğin ta kendisi. Ve bu gerçek milyonlarca insanın sırf Yahudi olduğu için katledilmesi gerçeği. Filmden sonra da bugünkü dünyanın gerçekliğine dair sohbet ettik. Yürüyen savaşın kimlerin çıkarına olduğunu ve işçilerin savaşları nasıl durduracağı, baskılara nasıl son vereceği üzerine konuştuk.
Patronlar sınıfı adeta bir satranç oyunu oynuyorlarmış gibi kendi iktidarlarını koruma pahasına işçi emekçileri, savaşın içine itiyorlar. Bunu daha rahat yapabilmek için de milliyetçilik zehrini saçmaya, baskı ve yasakları artırmaya devam ediyorlar. Şunu çok iyi bilmeliyiz; egemenlerin gözünde işçilerin sinek kadar değeri yoktur. Biz geçim derdiyle boğuşurken onlar bizim sırtımızda tepişiyorlar. Bizim dostumuz dünyadaki tüm işçiler yani hayatın güzelliklerini var edenlerdir. Ne zaman ki bütün işçilerin elleri birbirine kenetlenir ve sömürücüleri sırtımızdan defederiz, işte o zaman rahatça, kahkahalarla diyeceğiz: “Hayat Güzeldir!”