
1992 yılında Zonguldak Kozlu’da 263 madencinin katledildiği bir facia yaşanmıştı. Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği TMMOB, facianın yıl dönümü olan 3 Mart’ı, “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan etti. 2013’ten bu yana 3 Martta, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde düzenlenen etkinliklerle ve basın açıklamalarıyla iş cinayetlerine dikkat çekilmeye çalışılıyor. Bu yıl da TMMOB’un çağrısıyla, Türkiye genelinde yaklaşık 37 ilde eş zamanlı eylemler gerçekleştirildi.
İstanbul’daki eylem saat 19.00’da Taksim Galatasaray Lisesi önünde yapıldı. Basın açıklamasını gerçekleştiren TMMOB İl Koordinasyon KuruluSekreteri Süleyman Solmaz, açıklamaya öncelikle iş kazalarında hayatını kaybeden işçilerin ailelerine başsağlığı dileyerek başladı. Her gün ortalama 5 işçinin iş kazalarında hayatını kaybettiğine dikkat çeken Solmaz, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun sadece bir göz boyama olduğunu dile getirdi. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmadıkça, örgütsüz çalışma koşulları devam ettikçe bu konuda yol almanın mümkün olmadığını belirtti. Ayrıca var olan olumsuzlukların yanı sıra “kiralık işçi yasası” tasarısının yasallaşmasının, işçi sağlı ve iş güvenliği açısından son derece sakıncalı, sağlıksız, tehlikeli ve riskli bir çalışma koşulu oluşturacağının altını çizdi. İş cinayetlerinin sorumlularının iş güvenliği uzmanları olarak çalışan işçilerin değil, siyasi iktidar ve patronlar olduğunu söyleyen Solmaz, aşağıda belirtilen hususların yerine getirilmesi gerektiğini belirtti.
- İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev verilen mühendis, mimarların işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmelidir.
- İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ticari kuruluşların kâr alanı olmaktan çıkartılmalıdır.
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’tan oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.
- 4857 Sayılı İş Kanunu ile çalışma yaşamında yer alan, esnek çalışma türleri, uzun çalışma süreleri, asıl işveren-alt işveren ilişkisi vb. hususlar ile 1983 yılından bu yana sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev hakkının kullanımını zorlaştıran düzenlemeler, çalışanların işçi sağlığı ve iş güvenliğine doğrudan müdahalesini engelleyen düzenlemelerdir ve bu durum iş cinayetlerini ve işçi katliamlarını arttıran faktörlerdir. Bu düzenlemeler ortadan kaldırılmalı, “kiralık işçi yasa tasarısı” geri çekilmelidir.
Basın açıklaması “İş Kazası Değil, Bunlar Cinayet”, “Soma’yı Unutma, Unutturma!” sloganlarıyla sonlandırıldı.
Ankara
Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’nde Madenci Anıtı önünde bir araya geldiler. Kitle, “İş Cinayetlerini ve İşçi Katliamını Durduralım” pankartı arkasında toplandı.
Basın açıklamasını DİSK, KESK, TMMOB, TTB Ankara il örgütleri adına Özgür Topçu okudu. Basın açıklamasında, AKP iktidarının Meclisten geçirmeyi planladığı “özel istihdam büroları” yasa tasarısının esnek ve güvencesiz çalışmanın önünü açtığı belirtildi. Bugün yürürlükte olan mevcut yasada dahi işçilerin iş sağlığı ve güvenliğinin olmadığı ifade edilerek “kiralık işçi yasasının” getirilmesiyle durumun daha da kötü olacağı söylendi. Topçu: “Kiralık işçilik, işçi sağlığı ve iş güvenliği bakımından son derece sağlıksız, sakıncalı, tehlikeli ve riskli bir istihdam ve çalışma biçimidir. Kiralık işçilik bir bütün olarak işçi sağlığında ağır bir tahribat yaratacak, daha çok işçi cinayetine, meslek hastalığına yol açacaktır.”
Açıklama, iş cinayetlerinin son bulması için yerine getirilmesi gereken hususların hemen yerine getirilmesi talebiyle ve sloganlarla son buldu.
Adana
TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu saat 12.30’da Atatürk Caddesi’nde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme oda başkanları, mimarlar ve mühendisler katıldı.
Basın açıklamasında, her 3 Mart’ta iş cinayetlerine bir kez daha dikkat çekmek istendiği belirtildi. İş cinayetlerinde, işçi katliamlarında hayatını kaybeden işçilerin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dilendi.
6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun bir “göz boyama” yasası olduğu belirtilirken 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan “telafi çalışması”, “denkleştirme”, “çağrı üzerine çalışma”, “kısmi süreli çalışma”, “asıl işveren-alt işveren ilişkisi” başta olmak üzere kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemelerin bir anlam ifade etmeyeceği dile getirildi. Açıklamada şu sözlere yer verildi:
“Çalışma yaşamındaki anti-demokratik düzenlemeler yetmezmiş gibi AKP iktidarı şimdi de kamuoyunda ‘kiralık işçi yasası’ olarak bilinen, İş Kanunu İle Türkiye İş Kurumun Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını yasalaştırmaya çalışmaktadır. Bu tasarı yasalaştığında, çalışanın ücret alma güvencesi olmayacaktır, kiralık işçi sendikalı olmayacaktır, iş güvencesi olmayacaktır, kıdem, ihbar tazminatlarında, yıllık izin kullanımında problem yaşanacaktır, meslek hastalığı tespitinde sıkıntı daha da artacaktır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri kiralık işçiler tarafından yerine getirilebilecektir. İş cinayetlerinin sorumlusunun siyasi iktidar ve işverenler olmasına rağmen, gözaltına alınan, tutuklanalar sonuçta ‘iş güvenliği uzmanı’ olarak görevlendirilen, mühendisler, mimarlar, teknik elemanlar olmaktadır.”
Taleplerin sıralanmasının ardından atılan “Madende Ölmek Kader Değildir”, “Kaza Değil Cinayet, Sorumlusu Hükümet” ve “Susma Haykır Taşerona Hayır” sloganlarıyla eylem sona erdi.