Her gün sabah erkenden düşüyoruz yollara işyerlerimize ulaşmak için. Bin bir çileyle, saatler boyu, neredeyse nefes almadan çalışıyoruz hayatımızı devam ettirebilelim diye. Yaşamaya çalışırken ölüyoruz!
Her ay yaklaşık 150 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Daha 2016’nın ilk üç ayında 415 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Peki neden? Bize kaderimizmiş gibi anlatılan iş kazaları önlenemez mi? 2014’te meydana gelen Soma maden faciasında ölen 301 maden işçisinin ardından “bu işin fıtratında var” demişti dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan. Ama incelemeler ve raporlar gösteriyor ki ihmaller zinciri ile bile bile ölüme gönderilmişti Somalı maden işçileri.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) Soma madeninde yaptığı ayrıntılı incelemeden sonra yeni yayınladıkları bir rapor, bu gerçeği gün yüzüne çıkarıyor. Soma’ya bir heyet gönderen meslek örgütleri, yayınladıkları raporda; “Heyetin tespitlerine göre, facianın nedeni yeraltı maden ocağındaki kömür yangınıdır. Olayın meydana geldiği Soma havzasında yaklaşık 100 yıldır üretim yapılmaktadır. Havzadaki linyitlerin bu bölümünde kendiliğinden ısınmaya ve yanmaya müsait olduğu onlarca bilimsel makale ile tespit edilmiş ve çözüm önerileri paylaşılmıştır” diyor. Ayrıca raporda, 900 kadar işçide gizli tutulmuş pnömokonyoz (akciğerin mesleki toz hastalığı) vakası olabileceği vurgulanıyor. Yani yüzlerce işçi yavaş yavaş ölüme mahkûm edilmiş durumda. Görülüyor ki işyerlerinde iş güvenliği önlemleri alınmıyor, devlet işyerlerini denetlemiyor. Kameralar karşısında timsah gözyaşları döküp sözler veren yetkililer iş cinayetlerini durdurmak için hiçbir adım atmıyor.
Soma ve Ermenek maden facialarından sonra oluşan tepkiler nedeniyle hükümet madenlerde hayat kurtarıcı olan yaşam odalarının kurulmasını da içeren madende iş güvenliği önlemleri ile ilgili bir yönetmelik çıkarmak zorunda kalmıştı. Ancak patronların bu uygulamayı çok maliyetli bulması ve bu maliyeti karşılayamayacaklarını söylemesi üzerine yönetmelik 2017’ye ertelendi. Yaşanan onca faciaya rağmen denetimler arttırılmadı. Bir iş güvenliği uzmanı, İşçi Dayanışması’na yazdığı mektupta işyerinde çalışma koşullarının çok kötü olmasına rağmen Çalışma Bakanlığı’ndan gelen müfettişlerin “üretim alanı fena değil, daha kötü durumda olan yerleri de gördük” diyerek adeta patronları önlem almamaya teşvik ettiğini anlatmıştı. Bütün bunlar gösteriyor ki yaşanmış ve bundan sonra yaşanacak iş cinayetlerinin sorumlusu, işçilerin can güvenliğini maliyet olarak gören patronlar sınıfı ve hiç bir denetim yapmayan, önlem almayan hükümettir!
Biz işçiler can güvenliğimizi ancak güçlü bir örgütlülükle sağlayabiliriz. Unutmayalım ki bugün örgütsüzlüğümüzden faydalanan patronlar ve hükümet birlik olduğumuzda canımızı bu kadar rahat hiçe sayamayacaklar. Eğer birlik olursak iş güvenliği önlemlerini aldırabilir, işyerlerini kendimiz denetleyebiliriz. Yüzlerce işçinin ölümüne sebep olan patronlar ne yargılandı ne de ceza aldı. Birlik olursak önlem almayan patronların cezalandırılmasını sağlayabiliriz. Patronlar kârlarına kâr katsınlar diye iş cinayetlerine kurban gitmemek için birleşip mücadele edelim!