
Son zamanlarda Türkiye’de patlayan bombalardan dolayı insanlarda korku, endişe, toplumsal etkinliklere karşı çekinceler oluşmuşken, bu ülkede yaşayan bir emekçi olarak ilk 1 Mayıs’a UİD-DER sayesinde katıldım. 1 Mayıs’a günler kala bana pankart taşıma görevi verildi. Az çok ne yapacağımı biliyordum. Sabah 08.00’de arabaya binip derneğe, oradan toplanma alanına gittim. Heyecanlı mıydım? Hem de çok. Toplanma alanını defalarca görmeme rağmen hiç bu kadar rengârenk görmemiştim. O betondan oluşan cadde bir ruha kavuşmuştu. Kafamı ne tarafa çevirsem rengârenk ve cıvıl cıvıl olmuştu. Bu şaşkınlık ve heyecan duyguları içinde görevimin başına gittim.
Solumda iki emekçi kardeşimle birlikte pankartlarımızı kaldırdık. Adım adım ilerliyorduk, her adımda kortej oluşuyordu. Dönüp arkama baktığımda bir ağaç gibiydik, her adımda büyüyen, yeşeren çiçek açan bir ağaç. Sloganlar ata ata yürüdük alana. Alana sığmaz olduk. Tüm alan bir gökkuşağına bürünmüş gibi rengârenk olmuştu. Konuşmalar yapılıyor, şarkılar çalıyor, halaylar çekiliyordu.
Şunu gördüm bir birey olarak iyi bir insan olabilirsiniz, kimsenin hakkını yemeyebilirsiniz. Ama örgütlü değilseniz bir hiçsiniz, yapabilecekleriniz sınırlı. Ben simdi mücadele ediyorum; kendim, annem, babam, kardeşlerim, ablalarım, ağabeylerim ve dünyanın tüm emekçileri için mücadele ediyorum.
Ziya Egeli’nin dediği gibi;
Yok hayır!
Başka türlüsü mümkün değil
Başka türlüsü kurtarmaz bizi
Ya biz kazanacağız…Ya da…Gene biz
Çünkü
Yok, başka seçeneğimiz!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ.