
On binlerce metal işçisinin Türk Metal çetesine ve MESS’e karşı başlattığı mücadele birinci yılını doldurdu. Bu mücadele, “metal fırtına” olarak işçi sınıfının mücadele tarihine kazındı. Renault’da başlayan “metal fırtına”, Tofaş dâhil hızla Bursa’daki diğer fabrikalara, oradan da Kocaeli, Gebze, Ankara, Eskişehir, İstanbul gibi sanayi kentlerine sıçradı. Eylemler dalga dalga yayıldı. On binlerce metal işçisi Türk Metal’den istifa etti.
On yıllar boyunca ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere ve haksızlıklara katlanan metal işçileri “artık yeter” diyerek ayağa kalkmışlardı. 2014’ün sonbaharında metal patronlarının sendikası MESS ile işçileri temsil eden Türk-Metal, Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş arasında toplu iş sözleşmesi görüşmeleri vardı. Metal işçileri, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini bekliyorlardı. Ancak Türk Metal çetesi, işçilerin taleplerine kulak asmadı. Bu sarı sendika, MESS’in dayatmalarına boyun eğerek sözleşmeyi 3 yıllığına imzaladı ve işçileri sefalet koşullarına mahkûm etti. İşçiler bir kez daha hayal kırıklığına uğramışlardı ve öfkeliydiler.
Tam bu günlerde Türk Metal, işçilerin basıncı altında kalarak Bursa’daki Bosch fabrikasında, MESS sözleşmesinden daha iyi bir sözleşme imzalamak zorunda kaldı. “Demek ki daha iyisi olabiliyormuş” diyen metal işçileri harekete geçtiler. İşçilerin 3 temel talebi vardı: Üç yıllık sözleşmeden vazgeçilmesini ve Bosch sözleşmesinin kendilerine de uygulanmasını, atama usulüne son verilerek işyeri temsilcilerinin kendileri tarafından seçilmesini, eylemlerden dolayı hiçbir işçinin işten atılmamasını istiyorlardı.
Çok geçmeden Bursa’da metal fabrikalarında başlayan eylemler hızla diğer kentlere yayıldı. Metal işçilerinin öfkesi tam anlamıyla patladı; fiili grev ve işyeri işgalleri günlerce devam etti. Ancak metal işçileri patronlar, medya, hükümet karşısında yeterince birlik ve uyanık değillerdi. Geçmişin mücadele deneyimlerini bilmiyorlardı. İşte bu yüzden, yüz binlerce işçide umut yaratan bu mücadele geri çekildi.
15-16 Haziran: Yüz Bin İşçi Yürüdü!
Metal işçileri, her dönem işçi mücadelesinin öncüsü olmuşlardır. 15-16 Haziran 1970’teki Büyük İşçi Direnişinin başını çeken de metal işçileriydi. Bu dönemde metal işçilerine Maden-İş ve onun başkanı Kemal Türkler yol gösteriyordu. Eğer bugünün metal işçileri, geçmişteki mücadele deneyimlerini bilselerdi, kuşkusuz her şey farklı olurdu.
15-16 Haziran direnişi, aradan geçen 46 yıla rağmen, işçilerin mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor. İstanbul’dan Kocaeli’ne kadar uzanan ve 150 bin işçiyi kapsayan 15-16 Haziran eylemleri, işçilerin ne denli güçlü olduğunu ortaya koymuştu.
O dönem iktidarda olan Adalet Partisi, patronların isteği üzerine, bir yasa değişikliğiyle mücadeleci bir sendika olan DİSK’in önünü kesmek ve işçi sınıfının birliğine darbe vurmak istiyordu. Bu saldırıya karşı işçiler ayağa kalktılar; fabrikalarda üretimi durdurup meydanlara döküldüler. İşçinin gücünü gören patronlar, korkularından İstanbul’u terk ettiler. Daha sonra yasayı iptal edilmek zorunda kaldılar. Kazanan işçiler olmuştu.
İşçiler, sendikalarını, örgütlerini savunuyorlardı ve bu yüzden sonuna kadar kendilerini haklı hissediyorlardı. İşçiler bir sınıf olduklarının bilinciyle hareket ediyorlardı. O zaman da polis ve asker işçilerin karşısına çıkarılmıştı, ancak işçiler korkusuzca sonuna kadar mücadeleye devam etmişlerdi.
İşte patronlar, bu mücadele tarihinin bugünkü işçi kuşaklarına aktarılmaması için 1980 askeri faşist darbesini tezgâhladılar. Ancak her şeye rağmen işçiler mücadele etmeye ve öğrenmeye devam ediyorlar. “Metal fırtına” bir kez daha gösterdi ki, patronlar sınıfı ve düzen sahipleri ne yaparlarsa yapsınlar işçilerin mücadelesini önleyemezler. Lakin yenilmemek için geçmişin mücadele deneyimlerini öğrenmeli, bilinçlenmeli ve daha fazla birlik olmalıyız!