
“Büyüyünce ne olacaksın?”, “hangi mesleğin hayalini kuruyorsun?”, “eğitimini hangi alanda tamamlamak istiyorsun?”, “geleceğin için gerçekleşmesini istediğin en büyük hayalin nedir?”, “ilerleyen yıllarda seni nasıl bir hayatın beklediğini düşünüyorsun?”… Çocukluk döneminin bir klasiği haline gelen bu sorularla hepimiz karşılaşmışızdır. Bazı çocukların doktor olup hayat kurtarmak istediği, bazılarının öğretmen olup çocukları eğitmeyi düşlediği, bazılarının da pilot olup mavi derinliklerde uçmayı hayal ettiği onlarca cevap verilmiştir bu soruya. Peki, yıllar sonra dönüp baktığımızda bu hayallere ne kadar ulaşabildik?
İnsanlar hayal kurarken hep gerçekleşmesini dilerler. Oysa sermayenin hizmetindeki yalan makinesi medya ve eğitim sistemi, gençleri gerçekleşmesi imkânsız hayallerin peşinden koşturuyor. Onları gerçeklerden uzaklaştırıp kendi yarattığı sahte ışıltılarla bezenmiş hayaller dünyasına itiyor. İnsanı körelten, duygu ve ruh halini çökerten, boş bir rekabete ve hazin hırslara yönelten kapitalizm, gençler için koca bir yalandan oluşan gelecek vaatlerinde bulunuyor. Tüm sınıfların gençlerine eşit imkânlar sunduğunu iddia ediyor ve hepsinin aynı hayallerin peşinden koşmasını istiyor. Hiç zenginlik ve ihtişam içinde yüzen ve gelecek kaygısı olmayan sermaye sınıfının gençleri ile işsizlik ve yoksulluk içinde hayata tutunma çabası içinde olan işçi sınıfının gençlerinin hayalleri bir tutulabilir mi?
Adaletsiz düzenlerinde, “herkesin eğitim alma hakkı var” diyerek, eşitsiz eğitim olanaklarına sahip emekçi çocuklarıyla patron çocuklarını aynı sınavlara tâbi tutuyorlar. Bir yanda kolejlerde ve özel okullarda eğitim gören burjuva çocukları, diğer tarafta okul masraflarını çıkarmak için yaz tatillerinde taşeronlarda, eğitim dönemlerinde kafelerde, atölyelerde çalışmak zorunda olan emekçi çocukları. Tüm eşitsizliklere rağmen üniversiteye girmeyi başaran işçi sınıfının gençlerini tabii ki güllük gülistanlık bir üniversite yaşantısı beklemiyor. Yetersiz barınma olanakları, geri ödemeli krediler ve yoksulluk içinde bir üniversite hayatı yaşıyor emekçi çocukları. Eğitim hayatının sonunda, kendisini bir cennet bahçesinin beklediğine inandırılan gençler için hayal kırıklıklarının sunulduğu kapı ardına kadar açılıyor. İşsizlik, güvencesiz çalışma, uzun iş saatleri, düşük ücretler! Karamsarlık içine itilen gençler, hiçbir işe yaramadıklarını düşünüp yaşamlarına son verecek raddeye geliyor, psikolojik bunalıma giriyorlar.
İnsanın gençlik dönemleri heyecan, duyarlılık, arzu ve coşku doludur. Kapitalist düzende iktidar sahipleri, gençliğin bu özelliklerini köreltmek için her şeyi yaparlar. Ama kapitalist kâr düzeni gençlerin içindeki isyan ve değişim isteğini hiçbir dönem tam bastıramadı, bastıramayacak! Bu çürümüş ve kokuşmuş sömürü düzenine karşı, işçi sınıfının gençliği elbette mücadele yolunu seçecektir. Genç işçilerin tek umudu örgütlü mücadelededir! Ancak isyan bayrağını örgütlü mücadeleye katılarak dalgalandıran gençler, yaşamının gidişatını kapitalistlerin yaydığı boş hayallere bırakmaz!