Sermaye hükümeti işçi ve emekçileri bölüp birbirine düşürüyor. İşçi-emekçileri milliyetçilikle zehirlerken, diğer taraftan da Meclis’ten işçi sınıfına dönük saldırıları ardı ardına geçirmeye devam ediyor. Esnek çalışma yasası kabul edildi ve sırada kıdem tazminatı saldırısı var. Ama hükümetin tekelindeki medyada bu saldırılar ve bu saldırıların ne anlama geldiği gündem edilmediği, edilse bile çarpıtıldığı için ne yazık ki işçi ve emekçilerin büyük bir kısmı bu saldırılardan haberdar değil. İşçi sınıfına dönük saldırıları gündeme alan ve işçilere ne yapması gerektiğini gösterebilecek tek kanal işçi örgütleridir. İşçi sınıfına dönük saldırıları ve buna karşı işçilerin ne yapması gerektiğini daha fazla işçiye anlatabilmek için UİD-DER’li işçiler olarak çalışmalarımızı birçok yerde sürdürüyoruz.
1 Haziran Çarşamba günü Esenyalı’da işten çıkan işçilere ve gençlere İşçi Dayanışması gazetemizi ulaştırdık. Birçok sektörden işçi ile sohbet ettik. İşçi Dayanışması’nın kapağında sorulduğu gibi “bu nasıl düzen, bu nasıl adalet?” diye sorduk. “Madem üç kuruşa karın tokluğuna çalışıyoruz, madem koşullarımızdan memnun değiliz, yaşamlarımız iş-ev çemberinde geçiyor ve ellerimizden çalınan haklarımızın bile farkında olamıyoruz; o halde neden UİD-DER’de bilinçlenip, birlik olmuyoruz” diye sorduk. Sohbet ettiğimiz pek çok işçi sorularımızın haklı olduğunu ve birlik olmadan hiçbir şey elde edemeyeceklerini söylediler. Yanımızdan geçen işçi servisleri durup gazetemizi aldılar. Konuştuğumuz işçiler birlik olmanın önemli olduğunu ve yaptığımız çalışmanın çok anlamlı olduğunu söylediler. Sohbet ettiğimiz işçiler şunları söylediler:
Bir tersane işçisi: “Bir dönem akşam geç saatlere kadar kuralsız bir şekilde çalıştırılıyorduk. Ama iş cinayetlerinin artması sonucu iş bıraktık, yürüyüşler yaparak sesimizi duyurmaya çalıştık. İşte o zaman koşullarımız değişti. Sesimizi çıkarmamız lazım. Üç, beş kişi ile bir şey değişmiyor, ama birlik olursak çok şey değişir.”
Temizlik işçisi: “Hakkımızı bilmiyoruz, gelip bizim işyerinin çıkışında da dağıtın gazetenizi. Derneğinize geleceğim, gazetenizi de okuyacağım. Nereli olursak olalım herkes aynı koşullarda çalışıyor.”
Metal işçisi: “Ben beş yıl çalıştım ve sağlık sorunlarım nedeniyle işten çıktım. Patrondan tazminatımı güzellikle istedim, ama vermedi. Patronların insanlıktan anlamadığını, dava açıp hak aramam gerektiğini anladım.”
Üniversite öğrencisi: “İlk üniversiteye başladığım zaman bir sorun yoktu. Ama şu son süreçte yaratılan kutuplaşma toplumun her yerinde etkisini gösteriyor. Bir yandan insanlar milliyetçi politikalarla birbirine düşürülürken diğer taraftan işçi ve emekçilerin haklarına saldırılıyor.”
İnşaat işçisi: “Ana firmalar işi taşerona vererek sorumluluğu üzerinden atıyorlar. İnşaatlarda yaşanan iş kazalarının sorumlusu asıl işverenler. Birlik olmak bir araya gelmek önemli bir şey. Bu nedenle de sadece verdiğiniz bu gazeteyi almak değil, bu şapkayı takıp sizin yanınızda olmalıyız. Ben derneğinize geleceğim.”
Biz işçilere düşen görev patronlar sınıfının saldırılarına karşı işçi örgütlerinde örgütlenip bir araya gelmektir. Elini uzatıp gazetemizi, bildirimizi alan, sohbet ettiğimiz her işçi kardeşimizi mücadelemize omuz vermeye çağırıyoruz. Ancak o zaman egemenlerin kirli politikalarını ve saldırılarını durdurabiliriz.