Bir dünya var içinde yaşadığımız. Bu dünyanın bin bir türlü hali var. O kadar çok olay var ki, anlamak bir hayli zor; açlık, savaşlar, yoksulluk, tecavüz, cinayet, zulüm…
Bir tarafta zenginler var, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında; diğer tarafta yoksullar… Mülteci oldukları ülkelerde avuç açanlar var; bir dam, bir lokma ekmek için.
Bir tarafta işçiler günde 12-14 saat çalışıyor, iki-üç iş yapıyor; çocuklarını doyurabilmek, ailesini geçindirebilmek için. Diğer tarafta para saymaktan başka işi olmayanlar sefa sürüyor.
Ekmek parası için çalıştığı işinde iş cinayeti sonucu ölüyor yüzlerce işçi her ay ama oturduğu koltuk gereği görevi bu cinayetleri engellemek olanlar kılını bile kıpırdatmıyor. Ve yine de oturuyorlar o koltuklarda ve hatta ödüllendiriliyorlar pek çok kere.
Küçücük çocuklar, daha gelişmemiş bedenleriyle çalışıyorlar büyüklerin bile yapmak istemediği işlerde, cansız vücutları kıyılara vuruyor, bedenleri çirkinliklere alet oluyor.
Ve dünyanın daha bin bir türlü hali var…
Biz işçiler için bunları anlamak çok zor. Günde 12-14 saat çalışırken, “ayın sonunu nasıl getireceğim?” diye her an hesap yaparken, savaştan, zulümden kaçarken bütün bunların neden olduğunu tek başına anlamak çok zor.
İşte UİD-DER işçilere 10 yıldır durmadan, yılmadan bu dünyanın hallerini anlatıyor, dünyanın işçiler emekçiler için neden bu kadar zulüm dolu olduğunu açıklıyor. Bir tek anlatmakla kalmıyor. Bu dünyanın nasıl değişeceğinin yolunu da gösteriyor. Biz işçileri birleştiriyor. Gözlerimizdeki bağı çözüyor. Aramızdaki ayrımları yıkıyor.
UİD-DER’de işçiler kapitalizmin kollarına, zihinlerine, yüreklerine vurduğu zincirleri bir bir kırıyor. Ve UİD-DER sabırla yürümeye devam ediyor dünya işçi sınıfının zincirlerini parçalayacağı günler için.
Yaşasın İşçilerin Uluslararası Mücadele Birliği, Yaşasın UİD-DER!