
Bundan tam 5 yıl önce bizim fabrikada sendikalaşma mücadelesi başlatmıştık. Bunu duyan patron bizleri işten atmıştı. Biz de direniş çadırını kurarak direnişe başlamıştık. Direnişin ilk günlerinden itibaren destek gruplar halinde bizi sürekli ziyaret eden kişiler vardı. Ben de merak edip onlara sormuştum: “Siz kimsiniz?”
Yüzlerinde bir tebessüm ve gurur ile anlatmaya başlamışlardı. “Bizler UİD-DER’li işçileriz. İşçilerin sendikal, siyasal ve demokratik hakları için ulusal ve uluslararası işçi mücadelesini savunan bir işçi örgütü…” Ben o dönemde UİD-DER’in birçok etkinlik ve eğitimlerine katıldım. UİD-DER’in gerçekten işçilerin bu düzenden kurtuluşu mücadelesinde çok doğru bir yol izlediğine kanaat getirdim ve bu işçi örgütünde yerimi almam gerektiğine karar kıldım. O günden sonra UİD-DER’in birçok faaliyet ve kampanyasında ben de bulundum.
Japonya’da demiryolu işçilerinin başlattığı ve UİD-DER’in de Türkiye ayağını yürüttüğü “Nükleer Santrallere Hayır!” kampanyasında ben de bulundum ve uluslararası işçi dayanışmasının önemini anladım. AKP hükümeti ve patronların kıdem tazminatımızı gasp etmesine karşı başlatılan kampanyada da ben oradaydım. Gururla, hırsla ve öfkeyle yaz, kış, çamur, kar demeden imza topladık ve başımıza örülmeye çalışılan çorabı işçi arkadaşlarımıza anlatmaya çalıştık.
Her ay yüzlerce işçi arkadaşımızın ölümüne sebep olan iş kazalarına karşı toplanan 100 bini aşkın imzanın içinde benim imzam da vardı. İşçi arkadaşlarıma da patronların işçileri nasıl düşünmeden ölüme gönderdiğini öfke ile anlattım ve onlardan da imza aldım.
Şimdi UİD-DER 10 yaşında. Yüzlerce işçinin katıldığı 10. yıl şölenini 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin yıldönümünde yapmak hepimize haklı bir gurur ve mutluluk verdi. Türkiye’den ve dünyadan sendikalar ve işçi örgütlerinden gelen dayanışma mesajları bu gururumuzu ikiye katladı. Müzik grubumuzun çaldığı marşlar ve ezgiler de neşemize neşe kattı. Oradan ayrılırken hepimizin yüzünde neşe ve gurur vardı aklımızda ise tek bir şey: Nice 10 yıllara UİD-DER.