
Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC), geçtiğimiz günlerde 2016 yılını kapsayan Küresel İşçi Hakları Endeksi raporunu yayınladı. 141 ülkeden toplanan verilerle hazırlanan rapora göre, Türkiye çalışanlar için dünyanın en kötü ülkeleri arasında başı çeken ülkelerden biri oldu.
Çalışma standartları, sivil haklar, toplu sözleşme pazarlığı hakkı, grev hakkı ve örgütlenme özgürlüğü gibi ölçütler baz alınarak rapor oluşturuldu. İşçilerin dünya genelinde önemli hak kayıplarına uğradığına dikkat çekilen raporda, sendikalaşma ve ifade özgürlüğünde büyük bir gerileme yaşandığı ifade ediliyor.
Bitmeyen savaşlar, mezhep çatışmaları, sefalet, açlık ve yoksulluğun eksik olmadığı Ortadoğu ve Afrika, çalışanlar için dünyanın en kötü bölgeleri olma konumunu koruyor. Kafala gibi işçinin özgürlüğünü tamamen elinden alan uygulamalar, zenginlikleriyle övünen Körfez ülkelerinde yaygın olarak uygulanmaya devam ediyor.
Türkiye işçi haklarının en kötü durumda olduğu şu ülkelerle birlikte aynı kategoride yer alıyor: Belarus, Kamboçya, Çin, Kolombiya, Guatemala, Hindistan, İran, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri.
ITUC’un 2015’te yayınladığı raporla karşılaştırıldığında hem dünya genelinde hem de Türkiye’de işçi hakları konusunda ciddi gerilemeler var.
Türkiye’de mevcut bazı yasal hakların uygulamada hayata geçirilmediğine dikkat çekiliyor. İşçilerin sendikaya üye olmaları ve sendika seçmeleri yasal güvenceye alınmış olsa da, birçok örnekte bu hakları kullanmak isteyen işçilerin önüne engeller çıkarılıyor. Türkiye’de işçilerin örgütlenme ve toplu sözleşme haklarına yönelik yasalarda yer alan kısıtlamalar şöyle;
- Sendikalar bir miting veya eylem yapacaklarında resmi izin almak zorundalar. Polisin bu etkinlikleri kayıt altına almasına engel olma hakları yok. Sendikaların, siyasi partilerin, derneklerin Türkçe dışında başka dilde etkinlikler düzenlemelerine izin verilmiyor.
- Savunma bakanlığı ve orduda sivil memur olarak çalışanların sendika kurma veya sendikaya üye olma hakları yok.
- Yargıçların, savcıların, avukatların, mali denetçilerin, TSK’ya bağlı sivil memurların, polisin, özel güvenlik personelinin, üniversite rektörlerinin, lise müdürlerinin ve yardımcılarının sendikalaşma hakları yok.
- Kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakları yok. Kamu emekçileri ile devlet arasında yapılan toplu görüşmeler, devletin dayatmalarının kabul edilmesiyle sonuçlanıyor. Sendikaların talepleri dikkate alınmıyor.
- Sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununa dayanarak, grev 60 gün süreyle ertelenebiliyor. Bu sürenin sonunda ise hakem heyeti tarafından işverenin talepleri dikkate alınarak toplu sözleşme maddeleri oluşturuluyor. Sendika bu sözleşmeye imza atmak zorunda bırakılıyor.
- İşverenlere grev sırasında üretim araçlarının, makinelerin ve işyerinin güvenliğini sağlamak üzere yeterli sayıda işçiyi seçme hakkı tanınıyor. Bu işçiler greve katılamıyor.
- Grevin yasak olduğu işkollarında işçilerin greve çıkmaları halinde işverene işçi kiralama hakkı veriliyor. Böylece grev boşa düşürülüyor.
Raporda, 2009 yılı sonlarından bugüne kadar sendikaların etkinliklerine ve üyelerine yönelik gerçekleşen saldırı ve baskılara yönelik örneklere de yer veriliyor.
- 10 Ekimde Ankara’da “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingine yapılan bombalı saldırıda 100’den fazla kişi hayatını kaybetti. Katliamı protesto etmek için 12-13 Ekim ve 29 Aralık 2015’te DİSK, KESK, TTB ve TMMOB tarafından yapılan grevlere katılanlar hakkında disiplin soruşturmaları açıldı. En az 10 bin KESK üyesi hakkında soruşturma açıldı. Yüzlerce KESK’li sendikacı görevden alındı, emekli edildi veya görev yerleri değiştirilerek sürgün edildi. Birçok kentte katliamı protesto etmek için yapılan eylemlere polis saldırdı.
- 2015 Mayısında Bursa’daki metal işçilerinin Türk Metal’den istifa ederek kendi sendikalarını kurma veya sendika değiştirme haklarını kullanmalarına engel olundu. Renault fabrikasında yönetim işçilerin seçtiği temsilcileri tanımadı. Mücadele eden işçileri işten attı. İşten atılan arkadaşlarının geri alınmasını talep eden işçilere polis saldırdı.
Çeşitli işyerlerinde sendikalaşmak isteyen işçilerin karşılaştıkları baskılardan örnekler veren rapor, Türkiye’de işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının her geçen gün daha zorlaştığını ortaya koyuyor. Hak gasplarının yoğunluğu nedeniyle isimleri sıklıkla anılan ülkeler arasında Türkiye’nin de yer alması bu bakımdan tesadüf değil.
“Durmak yok yola devam!” diyerek 2023 hedeflerinden sıklıkla dem vuran AKP’nin, baskıları arttırarak, sendikal örgütlenme, sendika seçme ve grev haklarının kullanılmasına fiilen engel olarak; kiralık işçilik, özel sözleşmeli personel gibi düzenlemelerle Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına sokmayı başaramayacağı ortada. Ama AKP bu hak gasplarıyla, işçi sınıfına yönelik saldırılarla Türkiye’yi çalışanlar için dünyanın en kötü 10 ülkesi arasına sokmayı başardı.
Türkiye işçi sınıfını yeni saldırılar da bekliyor. Kıdem tazminatının fona devredilerek gasp edilmesi ve bireysel emeklilik sistemine dâhil olmaya zorlanmak önümüzdeki kısa zamanda yeniden gündeme gelecek. Bu saldırılar sermayeye kaynak sağlamak amacıyla gerçekleştiriliyor. Sermayenin hizmetinde yasaları düzenleyen ve icra eden AKP hükümetine ancak işçi sınıfı dur diyebilir. Her türlü ayrımcılığa ve yapay kutuplaşmalara karşı işçi sınıfı birlik olmalı, örgütlenmeli ve mücadeleyi yükseltmelidir.