Çalışıp çabalayıp birer üniversite kazanabildik. Bin bir hayalle, başka başka şehirlerde yeni bir hayata atıldık. Ben de bir mühendislik fakültesine yerleştim. Okullarda tozpembe bir gelecek vaat ediliyor her birimize. İstersek hepimiz çok iyi koşullarda çok iyi işlerde çalışabilir hatta kendi işimizi bile kurabilirmişiz! Bu hayallerle adeta bulutlara yükselen genç insanların, mezun olup gerçeklerle yüzleşince düşüşü de sert oluyor elbette.
Biz işçi, emekçi çocuklarını ya işsizlik ya da düşük ücretli işlerde, zor şartlarda çalışma bekliyor. Zaten var olan kötü çalışma koşulları, düşük ücretler, işsizlik yetmezmiş gibi elimizde kalan son hak kırıntılarına da saldırılıyor. Geçen günlerde bir yasa geçti meclisten. Özel istihdam büroları vasıtasıyla kiralanabilecek işçiler artık. Onlar her ne kadar süslü kelimelerle anlatsalar da düpedüz kölelik demek bu. Güvencesiz çalışma, örgütlenememe yani hak arayamama demek. İşçilerin en önemli güvencesi olan kıdem tazminatı da tehlikede. Onu da bir fona devrederek gasp etmeye çalışıyorlar.
Aslında bu tür saldırılar sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok yerinde oluyor. Fransa’da da Türkiye’dekine çok benzer bir yasa tasarısı mevcut. İş saatleri uzatılıyor, kıdem tazminatı ve ücretler düşürülmeye çalışılıyor. Ancak bir fark var: Fransa’daki işçiler, emekçiler ve öğrenciler, tüm bu saldırılara karşı birlikte mücadele ediyorlar aylardır. Hükümet, bu konunun gençleri ve öğrencileri ilgilendirmediğini, öğrencilerin direnişi desteklemeye son vermesi gerektiğini söylüyor. Fakat mezun olunca birer işçi olacaklarının farkında olan Fransalı öğrenciler, bu saldırılara karşı mücadele etmenin gelecekleri için ne denli önemli olduğunu biliyorlar. Gençlik örgütleriyle görüşme yaparak yasada bazı yumuşatmalar yapabileceklerini söyleyen hükümete, yasa tamamen geri çekilene kadar mücadeleye devam edeceklerini söylüyorlar.
Türkiye’de ise yasa, sessiz sedasız, bir gece vakti geçiverdi Meclis’ten. Bazı işçilerin hiç haberi yok bu yasadan. Bazılarıysa televizyonlarda ve gazetelerde “müjde” diye verilen haberlere inanmış, bu yasanın bizlerin hayrına olduğunu düşünüyorlar. Öğrencilerin durumu ise çok daha vahim. Onlar her gün anlatılan boş hayaller yüzünden, ileride birer işçi olacaklarının bile farkında değiller. Bu saldırıların en çok biz gençleri ilgilendirdiğini, geleceğimiz için bu saldırılara karşı mücadele etmemiz gerektiğini henüz göremiyorlar. İşçi sınıfının gençleri olarak bizden önceki kuşakların canla, kanla elde ettikleri hakların bu kadar kolay elimizden alınmasına müsaade etmemeliyiz. Sınıfımızı bilip, işçi sınıfının çıkarları için örgütlü mücadeleye atılmalıyız!