
301 işçinin hayatını kaybetmesine neden olan Soma faciası davasının, geçen Şubat ayında yapılan bilirkişi incelemesi raporu 16 Ağustosta mahkemeye sunuldu. 13 Mayıs 2014’te gerçekleşen işçi katliamının üzerinden 21 ay geçtikten sonra hazırlanan raporda, facianın başlangıç nedeni “Eski imalattan sızan gazlar ve içindeki metanın zarar görmüş bir kabloyla kısa devre yapması” olarak gösterildi.
Bilirkişi heyeti, Şubat ayında, facianın gerçekleştiği maden ocağına girerek incelemelerde bulunmuştu. Raporun hazırlanması için mahkeme heyeti tarafından önce 3 ay süre verilmiş, ardından bu süre 6 aya uzatılmıştı. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen duruşmaya raporun yetişmemesi üzerine, ilk oturumda duruşma bir kez daha ertelenmişti.
Bu yayınlanan üçüncü ve en kapsamlı bilirkişi raporu. Raporun üç maddelik sonuç kısmında şöyle denildi:
Bu olayın bir faciaya dönüşmesi, aşağıdaki koşulların sağlanmasıyla önlenebilirdi:
- Soma Havzası, Madenciliğin ve Havza Madenciliğinin temel ilkelerine göre yönetilseydi:
- Soma Kömür Havzası’nın T.K.İ. tarafından yapılmış, çevreden merkeze ve yukarıdan aşağıya çalışmayı esas alan bir genel planlaması olsaydı ve havzanın parsellenerek ihalelere çıkılması bu plana göre yapılsaydı ve hatta sahalar projeleri yapıldıktan sonra ihale edilseydi,
- Dolayısıyla Havza’da rödovansla çalışan firmalar kesin sahalarını ve hedeflerini bilerek ve ona göre yatırım ve termin planlaması yaparak çalışabilselerdi; madencilik faaliyetleri sürerken firmalara tahsis edilen sahaların yatay ve düşey koordinatlarında değişmeler yapılmak zorunda kalınmasaydı…
Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. aşağıdaki konularda T.K.İ ve MİGEM tarafından zorlanabilseydi, ya da firma yöneticileri basiretli davranabilselerdi:
- Revize planlarda öngörülen ek/yeni nefeslik ve havalandırma tasarımları yaşama geçirilseydi, yeni vantilatör kurulsaydı, riskli havalandırma sistemiyle üretime devam edilmesine itibar edilmeseydi,
- “Üretilen kömür miktarı ne olursa olsun alım garantisi”nin albenisine kapılınmasaydı, hedefin üzerinde üretime ancak alt yapı iyileştirmesi koşuluyla izin verilseydi,
- İşçilere Ferdi CO maskesi yerine, Oksijen maskesi (OFK) verilseydi,
Olay tarihinde yürürlükte olan mevzuatta, olayla doğrudan ilgili olarak aşağıdaki yetersizlikler olmasaydı:
- Acil durumlarda kaçış yollarının düzenlenmesi ile ilgili hükümlerde yetersizlikler olmasaydı,
- Damarların gazlılığının ve kendiliğinden yanmaya yatkınlığının bilimsel olarak ölçülmesi gibi koşullar bulunsaydı,
- Sensör tipleri, sayıları ve konumlarında açıklık olsaydı,
- Oksijen maskesi kullanımı zorunlu tutulsaydı,
- Seri, küldösak (hava giriş ve çıkışının aynı yola bağlı oluşu) vb. riskli havalandırma şekillerini kısıtlayan kesin hükümler bulunsaydı yaşanan olayın bir faciaya dönüşmesi önlenebilirdi.
Soma davasında, aralarında Soma Kömür A.Ş. Yönetim Kurulunun da olduğu 46 kişi yargılanıyor. Sanıklar, “Olası kastla öldürme, “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma”, “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” suçlarından 301 kez, 2 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyorlar.
Katliamın gerçekleştiği günden bu yana hazırlanan diğer bilirkişi raporlarında, faciaya neden olan ihmaller gözler önüne serilmişti. En önemli nedenlerinden biri de maden ocağının özel bir şirkete rödovans yoluyla verilmesi sonrasında gerekli denetimlerin yapılmamış olmasıydı.
Maden ocaklarının denetimsiz bir şekilde özel şirketler tarafından işletilmesini sağlayan yasal düzenlemeleri gerçekleştiren AKP hükümeti, en az madeni işleten şirket kadar sorumludur. Nitekim ilk günlerde, hayatını kaybeden madencilerin yakınları bölgeye gelen AKP’li bakanlara ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’a büyük bir tepki göstermişlerdi.
Soma faciasından sonra birçok işçi katliamı gerçekleşti. Her ay 150’ye yakın işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Ancak bunca can kaybına rağmen ne patronlar gerekli önlemleri alıyor ne de AKP hükümeti gerekli denetimleri yapıyor. Gerekli denetimleri yapmayan AKP hükümeti, kamu kurumları ile 1 milyon işyeri ve 4,2 milyon işçiyi kapsayan 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğunu 1 Temmuz 2017’ye erteledi. İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu, yasanın yürürlüğe girdiği 2012’nin Temmuzundan beri erteleniyor. Son olarak 2016’ya ertelenmişti. Bu durum, iş kazalarının ve iş cinayetlerinin neden sürüp gittiğini gözler önüne seriyor.