
Merhaba kardeşler. Ben Ostim’de çalışan bir metal işçisiyim. İşçi Dayanışması’nın 101. sayısında çıkan “Rekabet: İşçinin Düşmanı, Patronun Kâr Kaynağı” yazısını okudum. Derneğimizi ziyaret eden bir grup işçinin, üretmeleri gereken günlük ürün miktarını aştıklarını gururlanarak anlattıkları yazıyor yazıda. İşçilerin “sayıyı 500’den 700’e çıkardık. Şef bize pasta alacak, kutlayacağız. Kollarımız koptu, çok yorulduk ama diğer vardiyayı geçtik!” demesi bizim fabrikadaki işçileri hatırlattı. Bizim fabrikada Fenerbahçe maçı olduğu gün şef bizlere “saat 22.00’da Fenerbahçe maçı var, biraz hızlı çalışıp 3000 adet malzemeyi bitirip biran önce Fenerbahçe maçına yetişelim” diyerek işçileri bir yarış atı gibi koşturdu. Ben de UİD-DER’li bir işçi olarak şefe bunu yapmamamız gerektiğini, her gün aynı sayıyı bizden isteyeceklerini belirttim.
Bir sonraki gün patron yine 3000 adet malzeme istedi. Fakat biz malzemenin 1500 adedini yaptık. Patron geldiğinde 3000 adet malzemenin bitip bitmediğini sordu. Bitmediğini öğrenince şefe döndü “dün 3000 adet yapıp da bugün neden 1500 adet yaptınız?” diyerek şefi fırçaladı. Patronun sert çıkışından sonra yine aklıma İşçi Dayanışması 100. sayıdaki bir kadın işçinin yazdığı “İşçilerin Ana Gündemi Futbol mu Olmalı?” yazısı geldi. Yazıda dünyanın dört bir yanını savaş, açlık sarmışken işçilerin maçlarla, turnuvalarla, hiç sorunları yokmuş gibi nasıl sanal âleme sürüklendikleri anlatılıyor. Ağır koşullarda çalışan işçi ve emekçilerin yaşadıkları sorunlar futbol ile gölgeleniyor. Patronlar üretimlerini arttırmak için sınıf bilinçsiz işçileri futbol gibi araçlarla çok kolay kandırabiliyor. Ama biz bilinçli işçiler biliyoruz ki ne futbol maçları, ne de pastalar bizim sorunlarımıza çare olabilir. İşçiler bilinçlenir ve örgütlenirse sorunlarına çare bulabilir.