Merhaba arkadaşlar, özel hastanede çalışan bir kadın işçiyim. Çalıştığım hastanede, diğer işçiler gibi birçok sorun yaşıyorum. Günde 10 saat çalıştığım bu hastanede dinlenme molası ile yemek molası toplam 40 dakika. Bu 40 dakikanın 30 dakikası öğle yemeği molası olarak belirlenmiş, geriye kalan 10 dakikası ise beşerli olarak ikiye ayrılıyor. 5 dakika kahvaltı, 5 dakika çay molası. Evet, yanlış okumadınız, 5 dakikada kahvaltı yapmamızı istiyorlar kalan 5 dakikada da boğazımız yana yana çayı fondip yapmamız isteniyor. Diğer sorunlarımızdan biri ise her sabah inşaat işçilerinin duvarlara yaptığı sıva gibi yüzümüze sıva yapmamız isteniyor. Yani makyaj yapmak zorunlu! Oturma şeklimize, elimizi nereye koyacağımıza, neredeyse nefes almamıza bile karışıyorlar. Mobbing artık günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Her an tehdit ve aşağılanmaya maruz kalıyoruz. Hastalandığımızda sabah 08.00 ile 16.00 arasında muayene olmak yasak. Komik değil mi? Hastanede çalışıyoruz ama hasta olduğumuzda mesai saatinin büyük bölümünde muayene olmak yasak. Bitti mi? Biter mi hiç! Bayramlarda ya da resmi tatillerde yaptığımız mesai ücretlerini alamıyoruz. İzin olarak ödeneceği söyleniyor. Ama o izni henüz kullanamadık. Bizim yaşadığımız sorunlar bunlarla sınırlı olmasa da şimdilik bu kadarını iletmek istedim.
Fakat şunu öğrendik ki; bu sorunları sadece biz yaşamıyoruz. Neredeyse her sektörde işçi kardeşlerimize de benzer sorunlar dayatılıyor. Ama bunlara katlanmak zorunda değiliz. Bunun en iyi örneğini, UİD-DER’le beraber ziyarete gittiğimiz Avcılar Belediyesi’nde haksızlıklara karşı mücadele eden direnişçi işçilerde gördüm. Direniş alanında konuştuğum bir ağabeyin dediği gibi, birlik olmadan güçlü olamayız. Biz bu mücadele ruhunu ancak örgütlülüğümüzden alabiliriz. Yaşasın İşçilerin Birliği!