
Biz metal işkolunda Türk Metal sendikasına üye işçileriz. Ara ara fabrikaya sendikanın şube başkanı gelir. Bayramdır seyrandır kutlamak için. Unutmadan söyleyeyim arada da hal hatır sorar işyeri ile ilgili problemlerimiz olup olmadığını sorar. Vefalı adamdır kendisi!
Geçenlerde yine fabrikaya geldi. Birkaç arkadaşımız da fabrikadaki sorunlardan bahsetmişler. Çay molasının olmaması ve MESS taslağında olup da bizim alamadığımız ayakkabı fişini söylemişler. Durum bu kadar basit. İşçiler sıkıntılarını söyleyecek başkan da görevi olarak temsilciyle bu durumu çözecek. Doğal olan bu dediğimdir zaten. Ama bizim orada durum bu şekilde ilerlemiyor. Derdini sıkıntısını söyleyen bir gün sonra kendini kapının önünde buluyor. Biz bu işin içinden çıkamadık. Şimdi size soruyoruz: Bu bir sendika mı yoksa işveren mi? Bizleri bir arada tutsun, dertlerimizi sıkıntılarımızı birlikte çözelim, işçileri savunsun, haklarımızı ileriye taşısın diye her ay aidat ödediğimiz sendika bize bunu reva görüyorsa biz işçiler fabrikalardaki bu sorunları nasıl çözeceğiz? Hani başta şube başkanı için vefalı adam demiştik ya patron için gerçekten öyle. Bütün sorunlarını çözüyor ve ses çıkaranı, hakkını arayanı kapının önüne koyuyor.
Yapılması gereken işçilerin birlik olması ve kenetlenmemizdir. Biz işçiler, birlik olursak şayet, bu sendika ağalarının düzenlerini bozarız. Ve sınıfımızdan yana tavır alan insanları seçebiliriz. Metal fırtına sürecinde işçiler birlik olup nasıl bu sendika ağalarının koltuklarını salladılar bunu unutmayalım. 70’li yıllarda DİSK’i kapatmak isteyen patronlara ve hükümete karşı işçilerin nasıl şalterleri indirip hayatı durdurduklarını unutmayalım. Demek ki tüm bunlar ancak işçiler birleştiğinde yapılabilir. Birlikte ve örgütlü işçinin karşısında hiçbir güç duramaz.